Documenti di Didattica
Documenti di Professioni
Documenti di Cultura
M AS K E S Ġ Z S O Y G U N
ĠLHAN TAġÇI
© Bu eserin yayın hakları Siyah Beyaz Basım Yayın Dağıtım'a aittir. Yayınevinin
izni olmadan basılamaz, cd. v.b. Ģekliyle çoğaltılamaz. Kaynak gösterilecek yazılar
dıĢında alıntı yapılamaz
Siyah Beyaz Basım Yayın Dağıtım
Bahariye Caddesi Ûnertan Pasajı No: 35/38
Kadıköy-Ġstanbul
Tel: (0216) 337 03 09
Faks:(0216)337 03 32
vvww.siyahbeyazkitap.com
siyahbeyazyavinlari@gmail.com
siyahbeyazkitap@gmail.com
Ġlhan TAġÇI: Cihanbeyli'de doğdu. Gazi Üniversitesi iletiĢim Fakültesi Gaze-
tecilik Bölümü'nü bitirdi. Gazeteciliğe Cumhuriyet'te baĢladı. Mesleğini yargı muhabiri
olarak halen Cumhuriyet'te sürdürüyor. Newyork'ta gerçekleĢen 11 Eylül saldırılarının
ardından El Kaide'nin Türkiye'deki finans kaynaklarına iliĢkin haberleriyle ÇağdaĢ
Gazeteciler Derneği "Gazetecilik BaĢarı Ödülü"ne değer görüldü. AKP kurucusu olan bir
müsteĢarın karıĢtığı akaryakıt kaçakçılığına iliĢkin haberleriyle "2005 Bülent Dikmener
Jüri Özel Ödülü"nü kazandı. TaĢçı, "Kaçakçılıkta Özel istihbarat Örgütü" haberleriyle de
2005 yılında baĢarılı gazeteci ödülünü aldı.
B Ġ R AK P B E L G E ' S E L Ġ
M AS K E S Ġ Z S O Y G U N
ĠLHAN TAġÇI
Kitabı yazmam konu sunda beni y üreklendiren ve deste ğini
esirgemeyen sevgili e Ģim ġefika ve ya Ģamın koca Çınar'ı oğlu ma...
TEġEKKÜRLER
E R D O Ğ AN ' A U YAR I :
Ç AR ġ AF L A B Ġ R Y E R E VAR AM AZ S I N
26 ġubat 1954'te dünyaya gelen Erdoğan'a, dedesinin Tayyip olan adının önüne
doğduğu ay olan "Recep" ismi eklendi. Piyale PaĢa Ġlkokulunun ardından Ġstanbul Ġmam
Hatip Lisesi'ni bitirdi.
Emine Erdoğan evleneceği kiĢiyi, Recep Tayyip Erdoğan'ı "rüyasında"
görmüĢtü.
Emine Erdoğan, Necmettin Erbakan’ın da katıldığı Akıncılar Derneği'ndeki
toplantının anonslarını yapan genci gördüğünde "tüyleri diken diken" olmuĢtu. Bunun'
nedenini Emine Erdoğan, kendisini ailenin çöpçatanı olarak tanıtan Şule Yüksel'e Ģöyle
aktarır:
"Gece rüyamda yaĢlı, cübbeli, sakallı, baĢında sarık olan bir zat gördüm. Elini
uzattı, birini iĢaret ediyordu. Bana hitap ediyordu, 'Sen bununla evleneceksin' diyordu.
Hiç tanımadığım birisi, beyaza yakın krem takım elbiseli, boylu poslu çok yakıĢıklı birisi.
Zat biraz sonra gene 'Bak kızım bununla evleneceksin' dedi. Bugün oraya gittiğimde,
Tayyip Bey sahneye çıktığı zaman, bütün tüylerimin ürperdiğini hissettim. Çünkü
rüyamda gördüğüm beyaz takım elbiseli adam canlı karĢımdaydı."(!)[ ]
Bu evliliğe Erdoğan'ın annesi Tenzile Hanım karĢı çıkıyordu... Anne Erdoğan,
oğlunu Karadenizli bir kızla evlendirmek istiyordu. Ancak bir "sorun" vardı, annesinin
beğendiği kız "çarĢaflıydı." Ancak ġule Yüksel, Erdoğan'a "çarĢafla hiçbir yere
varamayacağı uyarısında" bulunmuĢtu. Geleceğin BaĢbakanı uzun uğraĢlar sonunda,
annesini, çarĢaflı bir bayan yerine "bir yere varabileceği" türbanlı Emine Hanım ile
evlenmesine olur vermeye ikna etmiĢti.
DB Tercüman, 15 Mayıs 2004.
Gelinin annesi Reyhan Uzuner'in 15 Ağustos 2003 tarihli Hürriyet gazetesindeki
röportajına göre, "Hani bazen insanlar sezer ya, hisseder ya, bilir ya, bu tür Ģeyler oldu.
Hayatında yeni bir sayfanın açılacağını sanki biliyordu. Belli iĢaretler vardı sanki!" Ama
"rüyalar çok özel olduğu için" annesi anlatmamayı tercih ediyordu.
Erdoğan ailesinin yaĢamında rüyaların etkisi o kadar öne çıkmıĢ olacak ki, artık
BaĢbakanla röportaj yapan gazetecilerden "rüya görüp görmediğini" soranlar bile
oluyordu...
Erdoğan'ın BaĢbakanlığındaki Türkiye'de yaĢanacaklar da bir rüyanın
bilinmezleriyle doluydu....
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Cumhuriyet tarihi boyunca; kimi zaman "kader mahkûmları" için, kimi zaman
toplumsal barıĢın sağlanması adına, çoğu zaman da yaralanan kamu vicdanı
görmezden gelinerek affetme geleneği süregeldi.
Ġlginçtir ki, bugüne değin iktidarlar, 'affetme büyüklüğünü hep kendilerine oy
olarak dönebileceğini düĢündükleri alanlarda yoğunlaĢtırdılar. AKP iktidarı da, tercihini,
hem oy olarak kendisine döneceğini düĢündüğü alanlarda hem de "yakın çevresini"
kurtaracak af düzenlemelerinden yana kullandı.
Türkiye, ilk genel af ile tanıĢtığında tarih 7 Ocak 1922'yi gösteriyordu. Getirilen
yasa, cezalarının üçte ikisini tamamlayan mahkûmların, kalan cezalarının affedilmesinin
yolunu açtı. Ardından 1923, 1924 afları geldi. 1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yılı;
1960'ta 27 Mayıs Ġhtilali ve 1974'te Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle hazırlanan aflarla 10
genel af, 4 genel affa ek yasa çıkartıldı. 2000 ve 2002 yıllarında çıkarılan -Rahşan
Ecevit affı- Ģartlı salıverme ve cezaların ertelenmesine iliĢkin yasa da düĢünüldüğünde,
Türkiye iktidarları, seçimlerini "affetmekten yana kullanmaktan geri kalmıyorlardı.
Yine Cumhuriyet tarihinde, çıkarılan onlarca mali affın kilometre taĢı ise, 17
Mayıs 1924 tarihli vergi affıydı. 2003 yılına gelinceye değin çıkarılan afların sayısı,
genel tebliğ Ģeklinde düzenlemeler de dahil otuz yediyi buldu. Çıkarılan ekonomik
afların gerekçesi, kimi zaman ülkede yaĢanan bunalımda darboğaza düĢen mükellefi
kurtarma; kimi zaman ise -ki hiçbir dönem baĢarılamadı- vergi tahsilatını arttırmaktı.
Ancak Maliye Bakanlığı verileri de gösteriyordu ki, ekonomik aflar devletin kasasına
hatırı sayılır bir gelir getirmiyordu. Bunun da ötesinde gelecekteki ödemeleri de af
beklentileri nedeniyle zaafa uğratıyor ve savunulagelen "devlet büyüklüğünü gösteriyor
ve yurttaĢıyla barıĢıyor" söylemi de sözde kalıyordu.
CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'de 1980-2000 yıllarında 11 kez af
yasası çıkarılarak ortalama iki yılda bir vergi affına baĢvurulduğunu, bu kurumun
gelenekselleĢtiğine iĢaret ediyordu. Sezer, "Bu durum, bir yandan vergi suçlarının
iĢlenmesini özendirmekte ve vergi cezalarının caydırıcı etkisini azaltmakta, öte yandan
da vergisini zamanında ödeyen yurttaĢların adalet duygusunu incitmekte ve güvenini
sarsmaktadır. Kamu yararı yok" diyerek affa karĢı oluĢunun nedenlerini ortaya koydu.
AKP iktidarı tarafından çıkarılan mali afların sayısı da neredeyse Cumhuriyet
tarihi boyunca çıkartılanların sayısını aratmayacak nitelikteydi.
Maliye Bakanlığı TeftiĢ Kurulu, vergi bilincinde büyük bir erozyon yaĢandığını;
ikide bir çıkarılan mali afların, mükellefleri ödemeleri gereken vergileri ödemekte
isteksiz davranmaya ittiği belirlemesinde bulunuyordu. []
Bu uyarılar, AKP iktidarınca kabul görmemiĢ olmalı ki, 27 ġubat 2003 tarihinde
"Vergi BarıĢı Yasası" çıkartıldı. Gerekçesi de hazırdı: Toplumsal barıĢ sağlanacak...
AKP iktidarı o kadar iyi çalıĢıyordu ki, TBMM'den çıkan yasaların kime hangi
ayrıcalıkları ve kolaylıkları getirdiğini izlemek artık olanaksızlaĢmıĢtı. "Bazı Kanunlarda
DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun" adı altında torba düzenlemelerle yirmiyi aĢkın yasa
değiĢikliği yapıldığı oldu. Ġktidar, değiĢiklik yaptığı yasaların adını yazma gereği bile
duymadı. Torba düzenlemenin içerisine serpiĢtirilen değiĢikliklerin yalnızca yasa
numaralarının yazılmasıyla yetinildi.
AKP'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk ettiği neredeyse her yasanın içinde
af düzenlemeleri yer alıyordu. Gerçi düzenlemelerin kimlere açık, kimlere gizli af
getirdiğini anlamak her geçen gün daha da zorlaĢıyordu. Af içerikli düzenlemelerin tam
sayısını ve içeriğini, yasa metnini hazırlayanlar ile bu düzenlemelerden yararlanarak
affedilenler dıĢında pek kimse de öğrenemedi.
A. A. Bülteni, 19 Temmuz 2004.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AK P ' N Ġ N Y O L S U Z L U K L A M Ü C AD E L E AN L AY I ġ I
Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde kurulan AKP parti programında; siyasi
iktidarın kötüye kullanılmasına bağlı olarak Türkiye'nin yolsuzluklar kıskacına girdiği
belirlemesi yapılıyordu. Her geçen yıl kamu yönetimindeki yolsuzlukların boyutunun
daha da arttığı saptamasının ardından "her türlü yolsuzlukla mücadelenin" AKP'nin
öncelikli politikaları arasında yer alacağı vaadinde bulunuluyordu. Partinin izleyeceği
politikanın odağını ise "kamu yönetimindeki Ģeffaflığın" oluĢturacağı savunuluyordu.
AKP'nin seçim beyannamesinde ise seçmenlere, "yolsuzlukla mücadelede cesur
adımlar atılacağı" ve yolsuzluk konusundaki cezaların ağırlaĢtırılacağı sözü veriliyordu.
ĠĢte aynı AKP'nin lideri, bakanları ve milletvekilleri hakkında düzenlenen
yolsuzluk ve usulsüzlük dosyalarının nasıl ortadan kaldırıldığına ve kaldırılmaya
çalıĢıldığına bakalım Ģimdi de...
Star Televizyonu, 29 Mayıs 2002.
Recep Tayyip Erdoğan genel baĢkanlığındaki AKP, iktidar olunca
dokunulmazlıkların kaldırılması vaadini de bir çırpıda unutuvermiĢti. Seçmene verilen
sözün tutulmamasının gizli gerekçesi ise, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 81 milletvekili
hakkında düzenlenen dokunulmazlıklarının kaldırılması istemli 107 fezlekede gizliydi.
AKP'li 24 milletvekili hakkındaki suçlama ise "yüz kızartıcı" nitelikteydi . Yani anayasanın
milletvekili seçilemeyecekleri tanımladığı suçlardı. Tozlu raflara kaldırılan dosyalarda,
dokunulmak istenmeyenler arasında kimler yoktu ki: 59. Hükümetin BaĢbakanı Recep
Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ĠçiĢleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
DıĢiĢleri Bakanı Abdullah Gül, Mili Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe ve daha nicesi...
Daha önce iki seçim kaybeden Recep Tayyip Erdoğan, 1991 tarihinde
milletvekili seçilmeyi "baĢarmıĢtı." Tam Ankara'ya gelmeye hazırlanıyorlardı ki; Erdoğan
ailesinin planı dönemin "tercihli oy sistemine" takılmıĢ ve Yüksek Seçim Kurulu
Erdoğan'ın mazbatasını iptal etmiĢti.
27 Mart 1994 yılında Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanı seçilen Erdoğan,
eĢinin memleketi Siirt'te 12 Aralık 1997'de "Minareler süngümüz/Kubbeler
miğfer/camiler kıĢla, müminler asker" dizelerini okuyunca siyasi yaĢamı bir süreliğine
noktalandı.
31 Mayıs 2004 tarihli Dünden Bugüne Tercüman gazetesindeki söyleĢide,
yaĢamı kimi zaman "hüzzam" kimi zaman "nihavent" olarak değerlendiren BaĢbakan
Erdoğan, halkı kin ve düĢmanlığa tahrik suçundan mahkûmiyeti nedeniyle 26 Mart 1999
günü girdiği Pınarhisar Cezaevi'ndeki günlerini ise yıllar sonra uzlet (inzivaya çekilme)
olarak tanımlayacaktı.
Milli GörüĢ çizgisindeki Fazilet Partisi'nin kapatılmasının ardından bu partinin
Meclis grubunu oluĢturan milletvekillerinden elli beĢi, Necmettin Erbakan’ın "gelenekçi"
çizgisini terk ederek, Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan "yenilikçi"
AKP'ye katıldılar.
Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım seçimlerinde Ġstanbul 1. Bölge'den
milletvekilliği adaylığı Yüksek Seçim Kurulu'ndan döndü. YSK, bu kararını, Erdoğan'ın
"siyasi yasağının henüz sona ermediği" gerekçesine dayandırmıĢtı.
CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer, 16 Kasım 2002 tarihinde, hükümeti kurma
görevim AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'e veriyordu. AKP'nin Güllü 1. Hükümeti,
Türkiye Cumhuriyeti'nin 58. Hükümeti olarak 18 Kasım 2002 tarihinde kuruluyordu.
Ġktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin öncelikli hedefi, genel baĢkanı
Erdoğan'ın önündeki siyasi yasak engelini kaldırmaktı. Zamanla görüldü ki, bu ilk adım,
hükümetin iktidarı süresince atacağı adımların da habercisi niteliğindeydi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda "ideolojik ve anarĢik eylemlere
katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teĢvik suçlarından" hüküm giyenlerin milletvekili
seçilemeyeceğine iliĢkin Anayasa hükümlerinde değiĢiklik yapıldı.
Bu yolla halkı kin ve düĢmanlığa tahrik suçundan mahkûm olan Erdoğan'a önce
milletvekilliği, ardından da BaĢbakanlık yolunun açılması hedeflendi.
CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer, ilk önce düzenlemeyi onaylamadı. Ancak,
TBMM Genel Kurulu'ndan düzenlemenin noktasına bile dokunulmadan ikinci kez
Çankaya KöĢkü'ne gönderilmesi nedeniyle CumhurbaĢkanı'na değiĢikliği onaylamak
dıĢında bir seçenek kalmadı.
Erdoğan'ın seçimlere katılmasına engel oluĢturan Milletvekili Seçimi Yasası da
aynı günlerde değiĢtiriliyordu. YaĢama geçirilen bu değiĢikliklerin ardından, AKP Genel
BaĢkanı'nın seçilmesinin önünde hiçbir yasal engel kalmamıĢtı.
Beyoğlu, Kulaksız Mahallesi'nde.
Ġstanbul, Maltepe'de.
- Burak Gıda Ticaret ve Sanayi Limited ġirketi'nde yüzde 10 hisse
- EĢi Emine Erdoğan'a ait 10 adet altın bilezik (50 milyon lira)
- EĢine ait beĢibirlik, 1 adet (50 milyon lira). 1[1]
O dönemde ABD Dolarının 320 bin lira olduğu dikkate alındığında, Erdoğan
ailesinin o tarihlerde, yaklaĢık 169 bin dolarlık bir malvarlığına sahip olduğu
görülüyordu. Mayıs 2005 değeriyle ise yaklaĢık 233 milyar lira...
Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 Mayıs 1997 tarihli mal bildiriminde de bazı "küçük"
değiĢiklikler olduğu görülüyordu. 1[4] Emine Erdoğan, 1995 model Ford'unu 1996 model
Opel ile değiĢtiriyordu; Balkan Otomotiv'den alınan yeni araç, 2 Temmuz 1996 tarihinde
1 milyar 888 milyon 50 bin liraya fatura ediliyordu. 2[5]
Recep Tayyip Erdoğan'ın bu mal bildiriminde Burak Gıda Ticaret ve Limited
ġirketi hissesi yer almazken, Emniyet Gıda Ticaret ve Sanayi Limited ġirketi'nin yüzde
40'lık hissesine sahip olduğu bildirimi yer alıyordu.
Emniyet Gıda Limited ġirketi'nin, Erdoğan'ın BaĢbakan olduktan sonra en çok
baĢını ağrıtan Ģirketlerden biri olduğunu belirtip ilerleyen sayfalarda bu konuyu ayrıntılı
olarak irdeleyeceğimizden Ģimdilik geçelim.
Erdoğan, Siirt'te okuduğu Ģiir nedeniyle Türk Ceza Yasası'nın 312/2. maddesi
uyarınca verilen cezası Yargıtay tarafından onanınca seçme, seçilme hakkını
kaybediyor, muhtarlığa bile aday olamayacak duruma düĢüyordu. Bu suçun
kesinleĢmesi nedeniyle 6 Kasım 1998 tarihinde de Ġstanbul BüyükĢehir Belediye
BaĢkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye baĢkanlığı görevinin sona ermesinden 25
gün sonra verdiği 1 Aralık 1998 tarihli mal bildirimi ise Ģöyledir:
- Bolluca beldesinde 376 metrekare arsa (1 milyar 500 milyon lira)
1
Belge- 1.
2
Belge - 2.
3
Belge - 3.
4
Belge - 4.
5
Belge - 5.
- Samandıra'da 1800 metrekare arsa (12 milyar lira)
- Rize, Güneysu'da 2000 metrekare tarla (3 milyar lira)
- Emniyet Gıda Ticaret ve Sanayi Limited ġirketi'nde 40 milyar lira değerinde
yüzde 20 hisse
- 1998 model Passat model otomobil (9 milyar 500 milyon lira)
- Emine Erdoğan'a ait 8 adet altın bilezik (300 milyon lira)
- 1 adet beĢibirlik takı (500 milyon lira).
1
Belge- 6.
2
Belge - 7.
- EĢi Emine Erdoğan'a ait muhtelif takılar (7 milyar 800 milyon lira)
- Emine Erdoğan'a ait Passat 2000 model otomobil (10 milyar lira)
Recep Tayyip Erdoğan, bu dönemde "borçluydu." Alacaklısı ise oğlu Ahmet
Burak Erdoğan idi. Erdoğan oğluna, 220 bin ABD doları ve 55 bin Alman Markı
borçluydu. 1[1]
4 Temmuz 1979 doğumlu Ahmet Burak Erdoğan'ın genç yaĢta sahibi olduğu
paranın kaynağı ise, Sema Ketenci ile 23 ġubat 2001 tarihindeki düğünlerinde
"gelenekler" çerçevesinde takılan takılardı.
Burak-Sema çiftinin düğününde takılan altınlardan 29 kilo 139 gramı, ASGOLD
Kuyumculuk Sanayi ve Ticaret A.ġ. tarafından 23 Temmuz 2001 tarihinde paraya
1
Belge - 8.
2
Belge - 9.
çevrildi. [1]
Belgeye göre Ahmet Burak Erdoğan tarafından bozdurulan altınların ayarlan,
gramları ve o günkü değerleri Ģöyle idi:
- 24 ayar muhtelif hurda altın 1320.80 gram, değeri: 15 milyar 244 milyon 673
bin 600 lira.
- 22 ayar 14087.69 gram hurda altın, değeri: 149 milyar 690 milyon 158 bin 864
lira.
- 18 ayar 2450.18 kilogram, değeri: 21 milyar 316 milyon 566 bin lira.
- 14 ayar 11.280,72 kilogram, değeri: 76 milyar 550 milyon 965 bin 920 lira.
Satılan altınlar karĢılığında Erdoğan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan'a 262 milyar
802 milyon 362 bin 384 lira ödendi 42. belgesi verildi. [2]
Ahmet Burak Erdoğan, aynı gün Rona Döviz ve Kıymetli Maden Ticaret A.ġ.'den
1 milyon 320 bin liradan 190 bin ABD Dolan aldı. Bunun karĢılığında Ģirkete, 250 milyar
800 milyon lira ödeme yaptı.[3]
1
Belge - 10.
2
Belge- 11.
3
Belge - 12.
4
Belge - 13.
milyar lira, eline geçen ise 6 milyar 442 milyon lirayı buluyordu. [1]
Erdoğan, malvarlığındaki "ciddi artıĢı", ortağı olduğu Ģirketler Emniyet Gıda
A.ġ.'den 15 milyar 515 milyon lira ve Ġhsan Gıda A.ġ.'den aldığı 6 milyar 442 milyon lira
olmak üzere toplam 21 milyar 957 milyon liralık "danıĢmanlık" ücreti ile açıklamaya
çalıĢtı.
Bu durum iddianamede Ģöyle değerlendiriliyordu:
"Sanık (Erdoğan), danıĢmanlık ücreti aldığına dair Ģirketlerin kaĢeleri üzerine kim
tarafından atıldığı belli olmayan imzalı yazılar vermiĢtir. Bu iki yazının hukuki niteliği
olmadığı gibi her iki yazıda belirtilen ücretlerin sanığın hayat standardı karĢısında
malvarlığındaki artıĢı açıklayacak büyüklükte ve hukuki değerde olmadığı sonucuna
varılmıĢtır."
Erdoğan'ın malvarlığındaki "ciddi" artıĢtaki çeliĢkiye de yine iddianamede Ģöyle
değiniliyordu:
"Mevcut artıĢın bir siyasi parti liderinin sosyal yaĢamı, aile fertlerinin yaĢamı ve
bu yaĢamların gereği olan giderler dikkate alındığında bu dönem gelirleri ile
açıklanamayacağından, 256 milyar 138 milyon 421 bin 808 liranın haksız edinilmiĢ mal
niteliğinde olduğu sonucuna varılmıĢtır."
Erdoğan, malvarlığındaki ciddi artıĢ nedeniyle 5 yıl 10 aya kadar hapis istemi,
haksız edindiği iddia edilen malların zor alımı ve ömür boyu kamu hizmetinden
yasaklanması istemiyle 17 Temmuz 2002 tarihinde Ankara 7. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde yargılanmaya baĢlandı.
Recep Tayyip Erdoğan, 5 yıl 10 aya kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın
duruĢmasına katılmazken, avukatı Hayati Yazıcı, Haseki Hastanesi'nden alman beĢ
günlük istirahat raporunu mahkemeye sunuyordu. Haseki Hastanesi'nde Ġç Hastalıktan
Uzmanı Doktor Hikmet Feyizoğlu tarafından Erdoğan'a "akut gastroenterit" teĢhisi
konuldu. Yani Erdoğan "ishal"di. [1] Feyizoğlu, 22 Ekim 2002 tarihli raporunda, Erdoğan'a
beĢ gün "yatak istirahatını" uygun görmüĢtü.
Erdoğan'ın, hastanenin 22 Ekim 2002 tarihli poliklinik protokol defterinde 3403
numaralı muayene kaydı bulunuyordu. Ancak, Erdoğan'ın hastaneye geldiğini gören
olmamıĢtı. Sonra anlaĢıldı ki, Doktor Feyizoğlu, Erdoğan'ı "evinde muayene" etmiĢti.
Erdoğan'a ishal raporunu veren Feyizoğlu'nun ağabeyi Akif Feyizoğlu ise bir
süre sonra AKP iktidarı tarafından, SSK Ġstanbul Bölge Müdürlüğü'ne getirilecektir!
Ġstirahatlı Recep Tayyip Erdoğan, katılamadığı duruĢmanın olduğu günün
akĢamı iyileĢmiĢ olmalı ki, Avrupa Birliği Büyükelçileriyle yemekte bir araya gelebilmiĢti.
Erdoğan, malvarlığındaki ciddi artıĢ nedeniyle AKP Genel BaĢkanı olarak
yargılanmaya baĢlanmıĢtı. Yargılaması süren Erdoğan'ın genel baĢkanlığını yürüttüğü
AKP ise 4 Kasım 2002 sabahına iktidar partisi olarak uyanıyordu.
Siyasi yasağı nedeniyle milletvekilliğine aday olamayan Recep Tayyip
Erdoğan'ın malvarlığı davası, AKP'nin Kayseri Milletvekili Abdullah Gül
baĢbakanlığında kurulan 1. AKP Hükümeti döneminde de sürdü.
V E FA YAL N I Z C A B Ġ R S E M T AD I D E Ğ Ġ L D Ġ
AKP iktidarının ilk aylarında en çok "sıkıntı" yaĢadığı konuların baĢında, özellikle
Erdoğan'ın Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığı dönemindeki bürokratlarını, devlet
kadrolarına taĢıma giriĢimleri geliyordu. Onlarca bürokratın kararnamesi, Çankaya
KöĢkü'nden birer birer "uygun görülmeyerek" geri gönderiliyordu. Bu sıkıntının
yaĢandığı bakanlıklardan birisi de Adalet Bakanlığı idi. Altı ay boyunca Adalet Bakanlığı
MüsteĢarlığı'na Çankaya KöĢkü'nün de onaylayabileceği "uygun" bir aday
bulunamamıĢtı.
MüsteĢar adaylarının kararnameleri Çankaya KöĢkü'nden dönerken, sonunda bu
görev için tanıdık ve uygun bir isim bulundu. 4 Ekim 2003 tarihinde Adalet Bakanlığı
MüsteĢarlığı'na, Recep Tayyip Erdoğan'ın hemĢehrisi, malvarlığı soruĢturması
döneminde beraat kararını temyiz etme yetkisini kullanmayarak beraatın
kesinleĢmesinin yolunu açan Fahri Kasırga getiriliverdi.
Kapatılan Diyarbakır 3 No'lu DGM, Recep Tayyip Erdoğan'ı Siirt'te okuduğu Ģiir
nedeniyle Türk Ceza Yasasının "halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı
gözeterek kin ve düĢmanlığa açıkça tahrik ettiği" gerekçesiyle mahkûm etmiĢti.
Erdoğan'ın bu mahkûmiyeti de adli sicil kaydına iĢlenmiĢti.[1]
Erdoğan'ın avukatları 9 Eylül 2000 tarihinde Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne
baĢvurarak, DGM'nin kararının "vaki olmamıĢ" (gerçekleĢmemiĢ) sayılması ve
mahkûmiyetin adli sicil kaydından silinmesini istediler. İsmail Rüştü Cirit
baĢkanlığındaki Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi, DGM'nin kararının "vaki olmamıĢ
sayılmasına, adli sicil kaydının silinmesine" oyçokluğu ile karar verdi. Bu, Erdoğan'ın
adli sicil kaydının silinmesi için verilen ilk karar olma özelliğini taĢıyordu. Ancak, karara,
Üsküdar Cumhuriyet BaĢsavcılığı itiraz etti. Üst mahkeme olarak itirazı inceleyen
Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 numaralı mahkemenin kararını kaldırdı.
BaĢkan İsmail Rüştü Cirit ise AKP döneminde, baĢkanlığını Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in yaptığı, müsteĢarı Fahri Kasırga'nın üye olarak katıldığı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu kararıyla, Yargıtay üyeliğine seçildi, Ġsmail RüĢtü Cirit, Yargıtay 2. Ceza
Dairesi'nde görevlendirildi.
1
Belge - 16.
DÜĞMEYE BASAN MÜF ETTĠġ GÖREVDEN ALINDI
E R D O Ğ AN ' I N T Ġ C AR Ġ YAġ AM I V E ġ Ġ R K E T L E R Ġ
Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim ġirketi, 4 Ocak 1995 tarihinde Ġstanbul
Ticaret Odası'na kaydoldu. ġirketin yönetim kurulu üyeliklerini, Ziya İlgen (Erdoğan'ın
eniĢtesi), Atilla Özokur, Ergün Bodur ve Reşat Sözen üstlendi. ġirketin iĢ konusu, her
türlü yaĢ ve kuru meyve ile sebzeden kuruyemiĢe, nebati ve hayvani yağdan
konserveye, salçadan reçele kadar her türlü gıda alanında faaliyet yürütmekti. ġirketin
sermayesi ise 350 milyar liraydı.
BeĢ yüz milyar lira sermaye ile kurulan Ġhsan Gıda Pazarlama ve Ticaret Anonim
ġirketi'nin çalıĢma alanı meslek grubu ise resmi kayıtlara, yağ, peynir ve yoğurt olarak
kaydedildi.
Bu Ģirketin yönetim kurulu üyeliklerini de Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ.'de
olduğu gibi Atilla Özokur, Ergün Bodur, Reşat Sözen ve Ziya İlgen üstlenmiĢti.
Recep Tayyip Erdoğan için bu kiĢilerle ortaklık etmek bir vazgeçilmezdi.
BaĢbakanlık koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra kurduğu Yenidoğan Gıda
Pazarlama ve Ticaret Anonim ġirketi'ni de Sözen, Özokur, Ġlgen ve Bodur ile kuracaktı.
Erdoğan'ın, 2007 yılma kadar hissesiyle orantılı olarak 4 milyar 152 milyon lira
ödemesi gerekecekti. Olağanüstü genel kurulda hisse artırımına gitmeyen Erdoğan'ın
yüzde 12’lik payı karĢılığında sahip olduğu tutar 180 milyar liraya yükseldi.
Olağanüstü genel kurulda, Ģirketin 2001 ve 2002 yılı kârından dağıtım yapılması
da benimsendi. Buna göre, Ģirketin söz konusu yıllardaki kârların ikinci tertip yedek
akçeler dahil 611 milyar 100 milyon liranın ortaklara dağıtılması kararlaĢtırıldı. Erdoğan
yüzde 12'lik hissesi karĢılığında 73 milyar 332 milyar lira kâr payı alacaktı.
Recep Tayyip Erdoğan için ticarette "esas olan helal kazancın vergisini"
ödemekti. Dünden Bugüne Tercüman gazetesinde yayımlanan 3 Mart 2004 tarihli
söyleĢisinde bunun özellikle altını çiziyordu. "Buna da kim ne diyebilirdi ki?" Ticarete
baĢbakan olduktan sonra da baĢlamamıĢtı. Öyle olsa "Haydi yine eleĢtirsinler"di. Ama
Erdoğan ticarete on yedi yılını vermiĢti.
Devletle de hiçbir alıĢveriĢi yoktu. Yalnızca küçük bir konu hariç: Vergi.
Kazancının vergisini veriyordu. "Üstelik vergi konusunda da en hassas kurumlardan
birisinin distribütörü olarak"(!)
Yenidoğan Gıda Pazarlama ve Ticaret A.ġ.'nin faaliyet alanı ise adı zamanla
Recep Tayyip Erdoğan ile özdeĢleĢen Cola Turka baĢta olmak üzere Ülker'in ürettiği
içeceklerin dağıtımıydı. ġirket, Ġstanbul'un Anadolu yakasında altı bin noktaya dağıtım
yapıyordu.
Ticari faaliyetlerini BaĢbakanlıktan önce kurduğu Ģirketler aracılığıyla yürüten ve
etik konusundaki duyarlılığı bilinen Erdoğan, acaba yeni kurulan Ģirketten haberdar
edilmemiĢ miydi?
Ortaklardan Atilla Özokur, 25 Aralık 2003 tarihli Milliyet gazetesine yaptığı
açıklamada, "Koskoca BaĢbakan'a sormadan bir Ģirket nasıl kurarsınız?" diyerek bu
sorunun kendince anlamsızlığını ortaya koyuyordu.
Aslında Erdoğan, tüm eleĢtirileri görmezden gelip kulak ardı ederek, ticarette
bildiği yolda ilerliyordu.
Recep Tayyip Erdoğan'a 220 bin dolar, 55 bin mark "borç veren" oğlu Ahmet
Burak Erdoğan ise, Atilla Özokur'un söylediğine göre, en yalın ifade ile yeni Ģirkette
"500 milyon lira dolayında maaĢla çalıĢan" bir personeldi. Hepsi o kadar.
Erdoğan, malvarlığındaki ciddi artıĢ nedeniyle yargılandığı davada, servetindeki
artıĢın en temel kaynaklarından birisi olarak 500 milyon maaĢla çalıĢan oğlundan aldığı
borç dövizleri bildirmiĢti.
"ERDOĞ AN SENĠ N SORUNU YAN ITLAMAZ"
Ġktidar, vergi affıyla devletin kasasına 10 trilyon liranın üzerinde paranın gireceği
konusunda iddialıydı.
"Devletle barıĢmak" için affedilmek isteyen vergi mükellefleri ortaya çıktıkça iĢin
rengi epeyce değiĢiyor ve asıl amaç da anlaĢılıyordu.
Devletle barıĢmak isteyen Ģirketler arasında BaĢbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın ortağı olduğu Ģirketler de vardır!)
Erdoğan'ın yüzde 12'sine sahip olduğu Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim
ġirketi, Ġhsan Gıda Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited ġirketi ve Ġhsan Gıda
Pazarlama ve Ticaret Anonim ġirketi bağıĢlanmak istiyordu.
Bu listeye, Recep Tayyip Erdoğan'ın BaĢbakan iken kurduğu Yenidoğan Gıda
Pazarlama ve Ticaret Anonim ġirketi girememiĢti. Henüz vergi verecek kadar faaliyeti
ve kurtulması gerekecek kadar da bir geçmiĢi olmamıĢtı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde on ikisine sahip olduğu ve "bağıĢlanmak" üzere
baĢvuran Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ., resmi kayıtlara göre, 1999 yılında 74
milyar 375 milyon lira gelir beyan etti. Bu döneme iliĢkin Ģirketin ödemesi gereken vergi
19 milyar lira olarak belirlendi.
Vergiye esas alınacak geliri olmadığını bildirmesi nedeniyle 2000 yılına dönük
olarak Ģirkete vergi tahakkuk ettirilmedi. 2001 yılında 850 milyar lira gelir bildiren
Emniyet Gıda A.ġ., 2002 yılında 1 trilyon 127 milyar lira gelir sağladı. Erdoğan'ın ortağı
olduğu Ģirketin, 2001-2002 yılları için ödemesi gereken toplam vergi 501 milyar lira
olarak hesaplandı.
Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim ġirketi, AKP iktidarı döneminde çıkarılan
vergi affından yararlanabilmek için 1999 yılına dönük olarak 36 milyar 240 milyon liralık
ek gelir bildirdi. Bu gelir artırımı nedeniyle Ģirket, 9 milyar 60, milyon liralık ek vergi
ödemek zorunda kaldı. Emniyet Gıda A.ġ.,
2000 yılında vergi ödemesini gerektirecek kadar gelir elde etmediğini beyan
etmiĢti. Ancak, çıkarılan af yasasının ardından 2000 yılı için asgari matrah artırma
düzeyi olan 8 milyar 437 milyon liralık gelir bildirdi. Bunun karĢılığında ise devlete 2
milyar 109 milyon lira vergi ödemeyi kabul etmiĢ oldu. [1]
Durumu özetleyecek olursak; Recep Tayyip Erdoğan'ın ortağı olduğu Ģirket,
1999-2000 yılına dönük yaptığı gelir artırımıyla bu dönemlerin denetlenmemesi
karĢılığında ek vergi ödemeyi kabul ediyordu. AKP Genel BaĢkanı'nın ortağı olduğu
Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ., gelir artırımıyla vergi affından yararlanıyor ve
Ģirket kayıtlarının incelenmemesini güvence altına alıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde on iki payının bulunduğu Ġhsan Gıda Pazarlama
ve Ticaret Limited ġirketi, 1998, 2000 ve 2001 yıllarında vergiye tabi gelirinin olmadığını
beyan etti. Yani, Ģirketin, vergi ödeyecek kadar kazancı olmamıĢtı.
ġirket, 1998 yılı için beyan ettiği 18 milyar 385 milyon liraya ek olarak 6 milyar 27
milyon lira; 18 milyar 200 milyon lira bildirdiği 1999 yılı için de 6 milyar 750 milyon lira
ek gelir bildirdi.
Gelirinin olmadığını bildirdiği 2000 yılı için 8 milyar 437 milyon lira, 2001 yılı için
ise 11 milyar 250 milyon lira ek gelir beyanında bulundu. Böylece, Ģirketin vergi
affından yararlanabilmek için yaptığı gelir artırımları nedeniyle devlete toplam 8 milyar
114 milyon lira vergi ödeyeceğinin güvencesini verdi. [2]
Ġhsan Gıda Pazarlama ve Ticaret Anonim ġirketi ise 1998 yılına dönük olarak
gelirinde 6 milyar 27 milyon liralık artırıma gitti. Gelir artırımı nedeniyle Ģirketin
ödeyeceği vergi 1 milyar 506 milyon lira olarak hesaplandı. 1999 yılında 6 milyar 750
milyon liralık gelir arttıran Ģirket, bunun karĢılığında devlete 1 milyar 688 milyon lira
ödemeyi taahhüt etti.
Daha önce vergiye tabi gelirinin olmadığını bildirdiği 2000 yılı için ise vergi
affının çıkarılmasının ardından 8 milyar 437 milyon liralık gelir gösterilmesi dikkat çekti.
Ġhsan Gıda A.ġ., 2001 yılma dönük denetimden kurtulabilmek için de 11 milyar 250
milyon lira ek gelir gösterdi. Bunun karĢılığında Ģirkete 2 milyar 812 milyon lira vergi
tahakkuk ettirildi. Ġktidarın toplumsal barıĢı sağlama iddiasıyla çıkardığı vergi affının
sağladığı denetlenmeme olanağından yararlanan BaĢbakan’ın bu Ģirketi de diğer
Ģirketleri gibi bir daha geçmiĢleriyle yüzleĢmeyecekti. ġirketlerin ödediği ek vergiler
karĢılığında eski kayıtlarının üzeri bir daha açılmamak üzere örtülüyordu.
ERDOĞ AN YANIL(TIL)DI
1
Belge - 17.
2
Belge- 18.
Kurumlar Vergi Dairesi'nden vergi borcu olmadığına iliĢkin alman yazı.
Cumhuriyet gazetesinde 2004 yılında konuya iliĢkin haberler yayımlanınca,
BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan, avukatı Fatih Şahin'in noter aracılığıyla gönderdiği
yazı ile haberleri yalanlamak istedi. ġahin açıklamasında, haberlerde, "tamamen
gerçekdıĢı ve dolayısıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Ģahsiyet haklarını ihlal eden
itham ve iddialara" yer verildiğini öne sürüyordu. "GerçekdıĢı ve Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın kiĢilik haklarını ihlal eden haber nedeniyle" yaptığı 12 Mart 2004 tarihli
açıklama Ģöyleydi:
1- Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi BaĢkanlığı'nın ekte sunulan yazılarından da
anlaĢılacağı üzere Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ. ile Ġhsan Gıda Sanayi ve
Ticaret A.ġ.'nin 27 ġubat 2003 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren
4811 sayılı Vergi BarıĢı Kanununun 2. Maddesi kapsamına giren kesinleĢmiĢ vergi
borcu bulunmadığı gibi bu Ģirketlerin mezkur madde hükmünden yararlanma talebi de
olmamıĢtır."
2- Emniyet Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ. ile Ġhsan Gıda Sanayi ve Ticaret
A.ġ.'nin, 4811 sayılı Vergi BarıĢı Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 27 ġubat 2003 tarihi
itibari ile vadesi geldiği halde ödenmeyen herhangi bir vergi borcu bulunmamaktadır ve
vergi ile ilgili beyan ve ödevlerini eksiksiz bir Ģekilde yerine getirmiĢtir. Anılan Ģirketlerin
11 Mart 2003 tarihi itibariyle vadesi geldiği halde ödenmeyen herhangi bir vergi borcu
bulunmamaktadır."
Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi'nden verilen belgede, özetle; Recep Tayyip
Erdoğan'ın ortağı olduğu Ģirketlerin "Vergi BarıĢı Kanunu'nun ikinci maddesi kapsamına
giren "kesinleĢmiĢ vergi borcu ve bu madde hükmünden yararlanma" isteği ile vadesi
geldiği halde ödenmeyen bir vergi borcu olmadığı anlatılıyordu.
Zaten kimse BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın vergi bor cu olduğu ve bu
nedenle vergi affından yararlandığını söylememiĢti ki. Erdoğan yasanın 7. maddesinden
yararlanmıĢtı. Yani Erdoğan'ın ortağı olduğu Ģirketler, vergi denetiminden kurtulabilmek
için daha önce bildirdikleri gelirlerinde gönüllü artırım yaparak vergi affından
yararlanmıĢlardı.
Konuya iliĢkin CHP Ġstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı yorum ise
Ģöyle olmuĢtu:
"Bir Ģirket vergi kaçırmazsa niçin vergi denetiminden kurtulmak için daha önce
gelir elde etmediği yıllar için 'gelir elde ettim' diye beyanda bulunsun? Sayın
BaĢbakanın asıl yanıtlaması gereken soru budur. Kendisini suçlu hissetmeyen pek çok
namuslu vergi yükümlüsü, vergi affından yararlanmayarak Maliyeye Ģu mesajı vermiĢtir;
'Ben vergilerimi düzenli ve zamanında ödüyorum. Vergi affından yararlanmamı
gerektirecek bir açığımda yok. Ayrıca Maliye isterse defter ve belgelerim de her zaman
denetime hazırdır.' Bu söylem maalesef Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanı için geçerli
değildir. Çünkü onun ortağı olduğu Ģirketler vergi affından yararlanarak, denetimden
kaçmıĢtır."
SEVABINA BAġBAKANLI K
1
DB Tercüman, 3 Mart 2004.
karĢın nasıl oluyorsa hâlâ geçinemiyordu!
BaĢbakanın, kendi ülkesindeki açlık ve yoksulluğu görmezden gelerek yabancı
bir devlet baĢkanıyla kendi maaĢını karĢılaĢtırıp geçinememekten yakınması ise
Türkiye için hazin bir manzaraydı.
1
Hürriyet, 26 ġubat 2005.
2
Hürriyet, 19 ġubat 2005.
"Yasal olarak engel bulunmamasına rağmen 'etik değil' diye tartıĢma olunca
lanet olsun dedim ve hisseyi devrettim. ġu anda maaĢlı durumdayım."
Recep Tayyip Erdoğan'ın Ģirketlerindeki paylarını devriyle eline nakit 1.2 trilyon
lira geçmiĢti. Ne ki, bu para servetinin yalnızca bir bölümüydü. Tamamını ise
açıklamamakta ısrarlıydı.
1
www.bbm.gov.tr
Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığı görevine baĢlarken verdiği 15 Nisan
1994 tarihli mal bildirimi dikkate alındığında, BaĢbakan Erdoğan'ın servetinin toplam
değeri 12 yılda 5 milyar 110 milyon liradan, 1 trilyon 670 milyar liraya yükselmiĢti. Dolar
bazında hesaplandığında ise 141 bin 160 dolarlık serveti 1 milyon 260 bin dolara
çıkıyordu!
Tayyip Erdoğan, AKP Genel BaĢkanı olarak 10 Eylül 2001 tarihinde verdiği mal
beyanında, oğlu Ahmet Burak Erdoğan'a 220 bin dolar ve 55 bin mark "borçlu"
olduğunu beyan ediyordu. Ancak kamuoyuna açıkladığı mal beyanında, oğlu Ahmet
Burak Erdoğan'a "borçlu" olduğu yönünde bildirimde bulunmadığına göre, oğluna
borcunu ödemiĢti!
Erdoğan, aile içi borç yükünden kurtulmuĢtu. Babasından 220 bin dolar ve 55 bin
markı "tahsil eden" Ahmet Burak Erdoğan ise babasının izinden giderek ticarete
yönelmiĢ ve "iĢ takibi yapmak yerine" bir gemi almıĢtı! O geminin öyküsünü de ileriki
sayfalarda anlatacağız.
O Ğ U L L AR , E N Ġ ġ T E L E R V E D AM AT L AR ġ AN S L I
D AM AT AL B AY R AK
Çalık Holding Genel Müdürü Serhat Albayrak, AKP'ye yakınlığıyla bilinen Star
Gazetesi'nin Genel Müdürlüğü'ne geçince, Çalık Holding Genel Müdürlüğü koltuğu
boĢaldı. Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak, ağabeyinden boĢalan genel müdürlük
koltuğuna vekâleten oturdu. Bir süre sonra Berat Albayrak, aktif büyüklüğü 2 milyar
dolan aĢan, 15 bin çalıĢanlı, 1 milyar dolar cirolu Çalık Holding'in asaleten Genel
Müdürü'dür!
Erdoğan'ın dünürü, genel müdür Berat Albayrak'ın babası Sadık Albayrak ise
çocuklarının yükseliĢini, geçmiĢin sıkıntılarını unutarak, gururla izliyordur. [1]
Sadık Albayrak, bir baba olarak çocukların hızlı yükseliĢleriyle gurur duyuyordu,
haklı olarak:
1
Milliyet, 31 Mart 2007.
"Daha önce bu görevi büyük oğlum sürdürüyordu. ġimdi Berat, vekâleten
sürdürdüğü görevi asaleten aldı. Berat çok baĢarılı bir öğrenciydi. Ġstanbul
Üniversitesi'ni bitirdikten sonra ABD'ye gitti. Ben sıkıyönetim döneminde cezaevine
girdiğimde, Serhat 9, Berat 4 yaĢındaydı. 1990'lı yıllara kadar sürekli
mahkemelerdeydim. 100 yılla yargılanmıĢtım. Bu Ģartlar altında büyüdüler ve Ģimdi bir
baba olarak çocuklarımın baĢarıları nedeniyle çok övünçlüyüm."
BaĢbakan Tayyip Erdoğan'ın büyük oğlu Ahmet Burak Erdoğan, babası gibi
ticarette "çekirdekten" yetiĢmiĢti. Oğul Erdoğan, babasının ortağı olduğu Yenidoğan
Gıda Pazarlama ve Ticaret A.ġ.'de 2005 rakamlarıyla 500 YTL maaĢlı bir çalıĢındı
Küçük oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan ise Dünya Bankası'nda çalıĢıyordu.
BaĢbakan Erdoğan'ın iĢ bilen çocukları Ahmet Burak Erdoğan ve Necmeddin
Bilal Erdoğan, AKP iktidarının 4 yılı geride kaldığı günlerde, tapu kayıtlarında satıĢ
bedeli "1.000.000 YTL" olarak gösterilen villanın sahibi olmuĢlardı.
Villa, Ġstanbul, Üsküdar 3. Bölge, Kısıklı Mahallesi, Avcı Kazım Sokağı'nda idi.
Tapu bilgilerine göre, 5 bin 20 metrekarelik bir arazi üzerinde yer alan villayı Erdoğan
1
Belge-19.
kardeĢler 25 Ağustos 2006 tarihinde satın almıĢtı.[1]
Ahmet Burak Erdoğan ve Necmettin Bilal Erdoğan arasında "kardeĢ payı"
yapılan villanın tapusuna göre, "bahçeli kargir ev ve arsa" niteliğindeki taĢınmaz,
Tayyibe Emine İlter ve Meryem Çiçek Tünger adına kayıtlı iken Erdoğan kardeĢlere
tescil edilmiĢti. Villanın sahipleri tapuya "Ahmet Burak Erdoğan 1/2, Necmeddin Bilal
Erdoğan 1/2" yan yarıya ortak olarak iĢlendi. Resmi kayıtlara göre, tripleks villa,
"bodrum, zemin, birinci" kattan oluĢuyordu.
Ġstanbul'da alman villa, oğul Necmeddin Bilal Erdoğan’ın ilk evi değildi. Bilal
Erdoğan, 24 Ağustos 2005 tarihinde de ABD'nin Maryland eyaleti, College Park'ta da
261 bin 500 dolara bir ev almıĢtı. Evin satıĢ belgesini de "Washington'da Akrobasi"
kitabının yazarı Yılmaz Polat ortaya çıkarmıĢtı.[2]
Tapu kayıtlarına göre, Bilal ve eĢi Reyyan Erdoğan adına kayıtlı 146
metrekarelik ev için yıllık yüzde 5.75lik faiz ödenecekti. 30 yıllık ödeme planına göre,
Bilal Erdoğan bankaya, aylık vergisi de dahil olmak üzere 1913 dolar ödeme yapacaktı.
1
Belge - 20.
2
Belge-21.
3
Belge - 22.
4
Vatan, 20 Mart 2007.
ġĠRKETĠN K IRKI ÇIKMADAN...
"38S403" tescil numaralı geminin daha önceki adı kayıtlara "Ahmet Fatoğlu"
olarak geçer. Tescil limanı Ġstanbul olan ve bütün uzunluğu 95.54 metre olan gemi, 4
bin 300 tonluktur.
BaĢbakan Erdoğan'ın 2005 yılında 500 milyon lira maaĢla çalıĢan oğlu, gemiyi 2
milyon 350 bin dolara satın almıĢtır. Gemiyi satın alırken 500 bin doları peĢin ödeyen
Ahmet Burak Erdoğan, geri kalan 1 milyon 850 bin doları ise 36 aylık taksitle
ödeyecekti. Baba Erdoğan'a göre "gemi kendi kazancıyla taksitlerini ödeyecek"
noktadaydı. Dolayısıyla Ahmet Burak Erdoğan'ın cebinden çıkacak tek kuruĢ bile
yoktu.
Ahmet Burak Erdoğan'ın gemiyi satın aldığı Gürgem Deniz Nakliyat Turizm ve
Ticaret Limited ġirketi, Hasan ve Hüseyin Doğan’a ait.
Hasan Doğan'ın ablası, Erdoğan'ın çocuklarının eğitim masraflarını üstlenen ve
Ekinlik Adası'nda BaĢbakanı ağırlayan bursçu Remzi Gür'ün eĢiydi. Hasan Doğan aynı
zamanda AKP'nin çıkardığı vergi affıyla kurtulan Remzi Gür'ün sahibi olduğu Ramsey'in
de ortaklarındandı.
Türkiye, siyasetçiler için çıkartılması uzun yıllar tartıĢılan ancak hiçbir hükümetin
düzenlemeye yanaĢmadığı "Etik Yasasına AKP hükümeti döneminde kavuĢulabildi.
BaĢkanlığına Prof. Dr. Mehmet Sağlamın getirildiği kurulun üyeliklerine, Teoman
Ünüsan, Burhan Özfatura, Sabri CoĢkun, Erdoğan Kesim, Filiz Dinçmen, Muharrem
Göktayoğlu, Prof. Dr. Bilal Eryılmaz ve Oktay Duran atandı.
Kamuda görev alanlar, "Kamu Görevlileri Etik SözleĢmesi"ni imzalayacaktı. Bu
sözleĢmeyi imzalayan görevlilerden istenen özverilerden bazılarına bir bakalım:
- Görevimi insan haklarına saygı, saydamlık, katılımcılık, dürüstlük, hesap
verebilirlik, kamu yararını gözetme ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda yerine
getirmeyi,
- Görevle iliĢkisi bulunan hiçbir gerçek ve tüzel kiĢiden hediye almadan, maddi
ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan, görevimi herhangi bir
özel menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeyi,
- Kamu malları ve kaynaklarını kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dıĢında
kullanmamayı ve kullandırmamayı, bu mal ve kaynakları israf etmemeyi, taahhüt
ederim.
Etik Kurulu, üst düzey kamu görevlilerinin mal bildirimini inceleyecek, kabul
edebilecekleri armağanların ölçütlerini belirleyecekti. Ancak, Etik Kurulu'nun
denetleyemeyeceği kiĢilerin baĢında kim geliyordu, biliyor musunuz? BaĢbakan Recep
Tayyip Erdoğan! Servetindeki sis perdesi aralanamayan BaĢbakan'ı bile
araĢtıramayacak kurulun etik olduğunu kim iddia edebilirdi ki?
Bir yandan kamu görevlilerinden, hiç kimseden hediye almayacağının sözünü
vermesi istenirken; BaĢbakan Erdoğan'ın 12 Ocak 2005 tarihindeki Moskova ziyareti
sırasında eĢi Emine Erdoğan, kendisine armağan edilen gerdanlık ile bronĢu almakta
sakınca görmüyordu. Storks Kuyumculuk'un sahibi Muammer Alkım, Emine Erdoğan'a
pırlanta ve mercan karıĢımı bir gerdanlık armağan ediyordu.
Erdoğan, eĢi ve kendisine yönelik eleĢtirilere, 14 Ocak 2005 tarihinde katıldığı
Sinop Kadın Kolları Kongresi'nde yanıt veriyordu. Erdoğan eĢinin armağanı kabul
etmesini bir yana bırakıp, kolyenin değeri konusunda yazılan "uçuk" rakamlardan
Ģikâyetçi oluyordu:
"Öyle uçuk rakamlar dendi ki, bir tanesi 45 bin dolar, bir tanesi 30 bin dolar dedi.
Ġkisinin toplam perakende satıĢ değeri 10 bin 600 küsur dolar civarındadır. Resmi
olarak aldığımız yazılı fiyattır."
"ETĠK DI ġI DEDĠNĠZ SĠZ Ö DEYĠN"
ARMAĞ AN KAYITLARDA YO K
1
A.A. Bülteni, 14 Ocak 2005.
istemesine karĢın verilen 1.5 trilyon lira değerindeki Maybach otomobil de yer
alıyordu. [1]
1
Hürriyet, 1 Kasım 2004.
SEKĠZĠNCĠ BÖLÜM
AF C E N N E T Ġ YAR AT I L I Y O R
Kemal Unakıtan ismini kamuoyu yeni öğrenmiĢ olsa da, Recep Tayyip
Erdoğan'ın Unakıtan ile dostluğu uzun yıllar öncesine dayanıyordu.
Kemal Unakıtan'ı özellikle AKP iktidarı döneminde devletin önemli kurumlarının
baĢına getirilen eski Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığı'nın üst düzey yöneticileri,
yakından tanıyorlardı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığı döneminde,
resmi olmasa bile, danıĢmanı sıfatıyla Erdoğan'ın hep yanı baĢındaydı.
Yolsuzluk iddialarıyla sıkça gündeme gelen ĠETT, IGDAġ, IDO gibi belediye
birimlerinin üst düzey yöneticilerinin katıldığı koordinasyon kurulu toplantılarına
koordinatör olarak katılıyor, Erdoğan olmadığında onun yerine toplantılara baĢkanlık
bile ediyordu. Kemal Unakıtan, bir anlamda dönemin Ġstanbul BüyükĢehir Belediye
BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dıĢardaki "gözü kulağıydı."
Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kemal Unakıtan'ı Ġstanbul birinci bölge birinci
sıradan kendisinin yerine aday gösterdiği günlerdi ki, Unakıtan hakkındaki yolsuzluk
savlı dosyalar birer birer ortaya çıkmaya baĢladı. O iddialar aynı zamanda Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'a iliĢkin gündeme gelecek "dosyaların" da habercisiydi.
Kemal Unakıtan, milletvekilliği adaylığıyla birlikte Faisal Finans Kurumu'nun
satıĢındaki yolsuzluk iddialarının odağındaki isim olarak gündeme geldi.
Faisal Finas Kurumu, Türkiye'de "faizsiz bankacılığın" öncülüğünü üstlenen
Ģirketlerdendi. Suudi Arabistan Kralı Fahd bin Abdülaziz'in oğlu prens Muhammed Al
Faisal Al Suud'dan 1998 yılında "yeĢil sermaye" olarak nitelendirilen Kombassan
Grubu'na geçti.
Kombassan yaĢadığı ekonomik bunalım sonucunda, Faisal Finans Kurumu'nun
satıĢına karar verdi. SatıĢ iĢleminin ardından Ģirketin yeni sahibi Ülker Grubu olurken,
1
Sabah, 7 Nisan 2001.
adı da Family Finans olarak değiĢtirildi.
Ülker Grubu adına Faisal Finans Kurumu'nun almıĢında Kombassan ile pazarlık
masasına oturan Kemal Unakıtan, 19 Mart 2001 tarihinde Kombassan Matbaa Basım
Ambalaj Sanayi'nden Alanya'da bulunan toplam 14 arazi ve konuta, 687 milyar 200
milyon lira ödeyerek sahip oldu.
Turizm merkezlerinden Alanya'daki konut ve arazilerden ikisi dıĢındakine Kemal
Unakıtan, 13 ila 16 milyar lira arasında değiĢen tutarda ödeme(me) yaptı.
Kemal Unakıtan, Alanya'daki bir binayı 2001 yılının parasıyla 259 milyar 200
milyon liraya, 2 bin 455 metrekare araziyi ise 260 milyar liraya satın aldı.
Kemal Unakıtan, toplam 687 milyar 200 milyon lira ödeyerek sahip olduğu arazi
ve konutları, aldığı tarihten yaklaĢık dokuz ay sonra 28 Aralık 2001 tarihinde satıĢa
çıkardı. TaĢınmazlara alıcı çıkan ise Unakıtan'a taĢınmazları satan Kombassan Matbaa
Basım Ambalaj Sanayi idi!
1
Hürriyet, 23 Mart 2004.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın sorulara verdiği yanıtları dikkate aldığımızda,
affın hedefi de kapsayacağı kiĢiler de belli idi. Bir tek gelecek günlerde ortaya çıkacak
geliĢmeler için zeminin hazırlanması kalıyordu.
Türkiye ihracatçılar Meclisi'nin (TĠM) vergi affıyla ilgili düzenlediği 17 Ocak 2003
tarihindeki toplantıda, Kemal Unakıtan affı anlatıyor ve ihracatçılara yasadan
yararlanmalarını öğütlüyordu. ĠĢte bu toplantıda Kemal Unakıtan'ın toplumsal barıĢı
sağlama hedefinin nedenlerinden biri ise Kanal D televizyonunun a çık olan mikrofonunu
fark etmeyerek yaptığı konuĢmayla ortaya çıktı.
TĠM BaĢkanı Oğuz Satıcı ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, Orhan
Yıldırımçakar adlı bir kiĢinin "kurtulup kurtulmadığına" iliĢkin konuĢması Ģöyle
geliĢiyordu:
TĠM BaĢkanı Oğuz Satıcı: ġimdi bu düzenleme ile kurtuldu değil mi... Faturası
geçmiĢ olanlar?
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan: Tabii canım.
TÎM BaĢkam Satıcı: Temizlendi, yani kurtuldu?
Maliye Bakanı Unakıtan: Tabii ya.
TĠM BaĢkanı Satıcı: Orhan Yıldırım'ı (Yıldırımçakar'ı kastediyor) hapse atmazlar
değil mi?
Maliye Bakanı Unakıtan: Orhan tamam.
TĠM BaĢkanı Satıcı: Sabahleyin geldi yanımıza, çocuk gibi.
Maliye Bakanı Unakıtan: Sorma yaa, Allah muhafaza.
TĠM BaĢkanı Satıcı: Yenileyin bütün sicilleri. Sicil numaralarını yenileyin.
Maliye Bakanı: En güzeli.
TĠM BaĢkanı: Hafızayı sıfırlayın.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile TĠM BaĢkanı Oğuz Satıcı'nın sözünü ettiği
Orhan Yıldırımçakar kimdi?
Orhan Yıldırımçakar, Bursa Ġplik Sanayi Aġ.'de, 1995-1998 yılları arasında
Yönetim Kurulu BaĢkanlığı yaptığı dönemde, "sahte belge ve naylon faturalarla hayali
ihracat yaparak", devleti 100 milyon doların üzerinde zarara uğrattığı iddiasıyla
gözaltına alındıktan sonra tutuklanan iĢadamıydı.
Bülent Ecevit'in BaĢbakanlığı döneminde ABD'ye yapacağı geziye katılacak
iĢadamları listesinde yer almıĢ, ancak geliĢmelerin ardından son anda listeden
çıkartılmıĢtı.
Orhan Yıldırımçakar, Ġstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 2001/7424
hazırlık, 2001/466 iddia numaralı hayali ihracat davası iddianamesindeki sanıklar
arasında 21. sırada yer alıyordu.
Dava sanıkları, Orhan Aslıtürk ve Muhammet Ciğer'in kurduğu paravan
Ģirketlerden aldıkları faturalarla hayali ihracat yapmakla suçlanıyorlardı. Yıldırımçakar'ın
iĢ yaptığı Orhan Aslıtürk ise piyasada "hayali ihracat profesörü" olarak biliniyordu ve
yurtdıĢına kaçmıĢtı.
Aynı iddianamenin beĢ numaralı sanığı ise Kemal Unakıtan'dı!
Ekonomik geçmiĢi temizlenen, hapis tehdidinden kurtulan Orhan Yıldırımçakar,
Maliye Bakam Kemal Unakıtan'ın dava arkadaĢıydı.
Orhan Yıldırımçakar'ın adına Gümrük TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı tarafından
düzenlenen 28 Ekim 2004 tarihli "hayali ihracat" raporunda rastl ıyoruz. Gümrük
BaĢmüfettiĢleri Muzaffer Çıldır ile Hasan Gelmez, hayali ihracat yaptığı belirtilen 167
firmayı inceledi. MüfettiĢler, Yıldırımçakar'ın sahibi olduğu Bursa merkezli Gemlik
UlaĢtırma Pazarlama Denizcilik A.ġ., Bursa Ġplik Sanayi A.ġ. (Hayro Tekstil), BĠSAġ
Entegre Ġplik ve Tekstil Sanayi ve Ticaret A.ġ.'yi de bu kapsamda değerlendiriyorlardı.
Yıldırımçakar'ın da aralarında bulunduğu onlarca ünlü iĢadamı hakkında ġiĢli
Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuyorlardı.
Çeki karĢılıksız çıkan, senedi protesto olan, kullandığı kredi ya da kredi kartı
borcunu ödemede sorun yaĢayanların kayıtları, Merkez Bankası'ndaki "kara listede"
toplanıyor; bankalar, yeni kredi kartı ve kredi baĢvurularında referans olarak bu listeyi
kullanıyor. Listede ismi yer alanların yeni çek, kredi ve kredi kartı istemleri ise kabul
edilmiyordu. AKP iktidarının yasalaĢtırdığı sicil affıyla da Merkez Bankası'nın kara
listesindeki milyonlarca kiĢi "aklanıyordu. Adı kayıtlardan düĢürülerek, yeniden
bankalardan kredi ve çek karnesi alacakların kim olduğu sorusunun yanıtını vermek ise
olanaksızdı.
Kemal Unakıtan, bir dönem birinci derece imza yetkilisi olarak Albaraka Türk
Anonim ġirketi'nin yöneticilik görevini de üstlenmiĢti.
Ġstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Unakıtan ile birlikte Albaraka Türk'ün
ortak ve yöneticileri olan Abdüllatif Omar Ghurab, Mustafa Latif Topbaş, Abdulrazzak
Kamel, Bahjat Khalil, Yalçın Öner ve Mortaza Gharan Baghan hakkında "Orhan
Aslıtürk ve Muhammet Ciğer'in 'sahte fatura düzenlemek ve fiktif (kâğıt üzerinde)
ihracat iĢlemleri yapmak amacıyla kurdukları 91 paravan Ģirket arasında yer alan bazı
Ģirketlerden gerçek mal alıĢlarıyla ilgili olmaksızın sahte fatura alıp bunları aynı tutarla
yurtdıĢına sahte satıĢ faturası olarak düzenledikleri" iddiasıyla dava açıldı.
Ġstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklar hakkında sahte belge düzenlemek ve
sahte belge alıp kullanmak suretiyle vergi kaçakçılığı suçunu iĢledikleri gerekçesiyle
açtığı davayı, Vergi BarıĢı Yasası kapsamında değerlendirerek ortadan kaldırmıĢ, sahte
fatura düzenlemek suçundan açılan dava hakkında ise hüküm kurmamıĢtı.
Ancak, Hazine, davanın ortadan kaldırılması iĢlemini temyiz etti. Temyiz istemini
görüĢen Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 59. Hükümetin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
hakkında hiç de beklemediği bir karar verdi.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin "2004/3072" esas numaralı ve "2004/4038" sayılı
kararında, davanın konusu özetlendikten sonra, Kemal Unakıtan’ın sahtecilikten
yargılanması istemi ve yerel mahkemenin kararını bozma gerekçesi Ģöyle anlatıldı:
"Yasama dokunulmazlığı nedeniyle hazırlık aĢamasında evrakı ayrılıp Fatih
Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na kaydedilen birinci derece imza yetkisine sahip Ģirket
yöneticisi Kemal Unakıtan ile diğer sanıklar hakkında, Albaraka Türk Özel Finans
Kurumu Anonim ġirketi Yönetim Kurulu'nun 29 Mart 1996 gün 14624 sayılı iĢ bölümü ve
temsil yetkisine iliĢkin kararı çerçevesinde, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun
1990'da aldığı kararda açıklandığı üzere suç ve suçlu arasındaki illiyet bağı ile temsil
yetkisinin bölüĢümündeki ağırlık ve sınırları da tespit edilerek cezai sorumluluğun
belirlenmesi, sonucuna göre sahte belge düzenlemekten sanıklar hakkında zamanaĢımı
içerisinde hüküm kurulması mümkün görülmüĢtür."[1]
Durumu özetlersek, 11. Ceza Dairesi, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın da
aralarında bulunduğu sanıkların dosyasının ortadan kaldırılamayacağını, sahte belge
düzenleme suçundan yargılanıp, cezalandırılmaları gereğine iĢaret ediyordu.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin "sahtecilikten yargılansınlar" kararı uyarınca,
Albaraka Türk dosyası Ġstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden ele alınacaktı.
Kemal Unakıtan ise, ancak dokunulmazlığı kaldırıldığında ya da bir sonraki dönemde
milletvekili seçilememesi durumunda, sahtecilik suçundan hâkim karĢısına çıkacaktı.
Aynı dosya kapsamındaki Albaraka Türk'ün diğer yöneticisi sanıklara ceza verilmesi
durumunda, Kemal Unakıtan da sahtecilik suçundan üç yıllık ciddi bir ceza tehdidiyle
karĢı karĢıya kalacaktı.
1
Belge - 23.
kurtulma hayali suya düĢen Kemal Unakıtan, Anayasa Mahkemesi önüne gelen iki
dosya nedeniyle yeniden umutlandı. KarĢıyaka Ağır Ceza Mahkemesi ile Ankara 8. Ağır
Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nden sahte belge düzenleyenleri vergi affının
dıĢında tutan hükmün iptalini istedi. Yerel mahkemelerin eĢitlik ilkesine aykırı olduğu
gerekçesiyle iptalini istedikleri hüküm "Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya
sahifelerini yok ederek yerine baĢka yaprak koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya
belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler,
belgeleri sahte olarak basanların" vergi affından yararlanamayacaklarını karar altına
alıyordu. Yerel mahkemeler bu düzenlemenin anayasanın eĢitlik ilkesine aykırı
olduğunu savlıyordu.
Düzenlemenin iptal edilmesi durumunda, Yargıtay'ın yargılanmasını istediği eski
Albaraka Türk yöneticisi, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve arkadaĢlarına kurtulma
yolu açılacaktı.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, TBMM BaĢkanlığına verdiği 28 Ocak 2004
tarihli soru önergesiyle, Kemal Unakıtan'a Albaraka Türk yöneticiliği nedeniyle hakkında
düzenlenen fezlekeye iliĢkin bazı konulara açıklık getirmesini istedi. Kart'ın yanıt
istediği sorular Ģöyleydi.
"Hem sahte belge düzenlemek, hem de sahte belgeyi bilerek kullanmaktan ve
hayali ihracattan dolayı suçlanmanıza ve bu durumda Vergi BarıĢı Yasası gereğince
yasadan yararlanmanızın söz konusu olmamasına göre, KDV, kaçakçılık ve usulsüzlük
cezalarını ödemek yolunda herhangi bir giriĢimde bulundunuz mu? Bulunduysanız, ne
miktarda ödeme yaptınız? Yapmanız gereken ödeme tutarı nedir? Ödemeler yapılmıĢ
ise, bu ödemeler Ģirket ortak ve yöneticilerinden kimler tarafından yapılmıĢtır? Türkiye
Cumhuriyeti Maliye Bakanı olarak, görevinizle hiçbir Ģekilde bağdaĢmayacak böyle bir
suçlama karĢısında, 'hakkımda fezleke geldiği takdirde hemen dokunulmazlığımı
kaldırın' yolunda beyanlarda bulunmuĢ olmanız da nazara alındığında, görevinizden
istifa etmeyi ve dokunulmazlığın kaldırılması yolunda talepte bulunmayı düĢünüyor
musunuz?"
Unakıtan "yargıya olan saygı ve hassasiyeti nedeni ile" sadece konuyla sınırlı
kalacağını belirttiği 17 ġubat 2004 tarihli yanıtında, olayın aslında doğrudan doğruya
kendisini ilgilendirmeyen bir olay hakkında hazırlanan "hatalı, eksik ve yetersiz bir
rapor"a dayandığını savundu. Raporun, "sorumluluk oluĢturma ve olayın yargıya
taĢınması amacı" ile düzenlendiğinde ısrarcı olan Unakıtan, Albaraka Türk'ün "tüm
haklılığına, lehe mahkeme kararları almıĢ olmasına karĢın" bu davalarla gündemde
olmamak için mimarlığını üstlendiği Vergi BarıĢı Yasası'ndan yararlandığını ve yasa
gereği yapması gereken ödemelerin tamamını da ödediğini söylüyordu.
Unakıtan’ın yanıtına göre, ortadaki tablo Ģöyleydi: Kendisi ve diğer banka
yöneticileri hakkında düzenlenmiĢ olan denetim elemanlarının raporları gerçeği
yansıtmıyordu. Yapılanlar da konunun -sahte belge düzenlemek ve hayali ihracat
suçlaması- yargıya taĢınması için hazırlanmıĢ koca bir senaryoydu(!)
Albaraka Türk'ün Vergi BarıĢı Yasası ile bağıĢlandığını kabul ediyor. Yasa gereği
yapması gereken ödemeleri yapmıĢ olmasını ise lütufmuĢ gibi sunup, Ģirketin ne kadar
sorumlu bir vergi yükümlüsü olduğunu savunuyordu.
Hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle sık sık yapılan istifa çağrılarına kulak
asmayan Kemal Unakıtan hakkındaki suçlamalara, her geçen gün yenileri ekleniyordu.
Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığına 2005 Nisan ayı baĢında ulaĢan bir raporda
da Unakıtan hakkında "ağır suçlamalar" yer alıyordu.
Gümrük MüfettiĢleri Muhammet Ali Baylan ve Muhammet Kaya tarafından
düzenlenen 31 Mart 2005 tarihli raporun konusu; Nergis Holding A.ġ., Albaraka Türk
Özel Finans Kurumu A.ġ., Kuveyt Türk Evkaf ve Finans Kurumu A.ġ., ile Anadolu
Finans Kurumu A.ġ. firmalarının ihracat iĢlemlerinin incelenmesiydi. Bu çerçevede,
Albaraka Türk'ün de sahte olduğu belirtilen 3 bin 231 Gümrük ÇıkıĢ Beyannamesi
mercek altına alındı.
Raporda, Orhan Aslıtürk ve Muhammet Ciğer'in birlikte kurdukları ASCOR
organizasyonu çatısı altındaki 91 paravan Ģirketin 1995-1998 yıllarına iliĢkin 1.7 milyar
dolarlık hayali ihracat yaptıkları saptamasına yer verildi. Bu organizasyonun Albaraka
Türk üzerinden iĢlem gören hayali ihracat iĢleminin mali boyutu ise 150 milyon dolar
olarak hesaplandı.
Kemal Unakıtan’ın yönetici olarak suçlandığı Albaraka Türk'ün de içinde yer
aldığı bankaların, hayali ihracata "ciddi" görüntü kazandırılması rolünü üstlendikleri
belirtilirken, ASCOR çatısı altındaki paravan Ģirketler adına yapılan ihracatların Özel
Finans Kurumları üzerinden geçirildiği saptandı. MüfettiĢler, bunun karĢılığında Özel
Finans Kurumları'nın yüzde 2 dolayında komisyon aldıklarını belirledi.
Gümrük TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı, raporun birer örneğini "gereğini" yapmaları için
Maliye Bakanlığı Mali Suçları AraĢtırma Kurulu (MASAK) ile Gelirler Genel
Müdürlüğü'ne gönderdi. Burada ilginç bir görüntü ortaya çıktı. Maliye Bakam hakkındaki
iddiaları karapara yönünden de soruĢturması istenen MASAK ile Gelirler Genel
Müdürlüğü, Kemal Unakıtan'a bağlıydı! MASAK, ancak Maliye Bakam kendisi hakkında
soruĢturma yapılmasına izin verirse, olayı karapara yönünden soruĢturabilecekti!
Kemal Unakıtan’ın dokunulmazlığı nedeniyle bu suçlamadan da soruĢturulması
ve yargılanması söz konusu edilemeyecekti, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı, 90
kiĢiyle ilgili soruĢturmayı yaparken dokunulmazlığı nedeniyle Kemal Unakıtan'ı bu
kapsamın dıĢında tutacaktı. Ancak, iddiaların soruĢturulabilmesi ve gerek görülmesi
durumunda yargılamanın yapılabilmesi amacıyla Maliye Bakanı Unakıtan hakkında
fezleke düzenleyerek, TBMM BaĢkanlığı'na iletecekti.
Ancak, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığına ve Unakıtan'a bağlı MASAK ile
Gelirler Genel Müdürlüğü'ne gönderilen suç duyurusu niteliğindeki raporlara iliĢkin
hiçbir iĢlem yapılmamıĢtı...
Görünen oydu ki, Kemal Unakıtan’ın olası yargılanması dokunulmazlığının
kaldırılmasına ya da bir sonraki dönem milletvekili seçilememesine bağlıydı.
CHP Genel BaĢkanı Deniz Baykal, partisinin 12 Nisan 2005 tarihindeki grup
toplantısında, Unakıtan ile ilgili iddiaları; 'Tam Aziz Nesinlik bir öykü' olarak nitelendirdi
ve "Aziz Nesin yaĢasaydı ve bunu yazsaydı 'abartma, uydurma' denirdi; oysa
yaĢadığımız tablo budur" diye özetledi. Baykal, konuyu değerlendirirken, bazı
sözlüklerden çıkarılan kavramları Ģöyle açıklıyordu: "Maliye Bakanı, hayali ihracat
davasından sanık, naylon fatura davasından sanık... Siz böyle bir Maliye Bakanı'nın
iktidarda bulunduğu bir ülkede, bir vatandaĢ olarak yaĢamaktan mutlu oluyor musunuz?
Maliye Bakanı'nın yönetici olduğu bir banka, bu bankanın adı Albaraka Türk. 250 milyon
dolar hayali ihracatın komisyonu etrafında bir sanıklık vaziyeti... Böyle bir Maliye Bakanı
olmasının ağabeyine dokunan bir tarafı yok mudur? Ağabeyine dokunmuyorsa,
1
Belge - 24.
hükümete dokunan tarafı yok mudur? VatandaĢ olarak bana dokunuyor, ağabeyine
dokunmuyor, hükümete dokunmuyor. Bu iĢ artık çığırından çıktı. Türkiye'de hükümet,
bakanlar, Maliye Bakanı, savcıların ilgi alanı içinde soruĢturulan kiĢi konumunda, çeĢitli
suçlara karıĢmıĢ, bulaĢmıĢ bir noktada görünüyor. Bu, hicap verici, utandırıcı bir
tablodur. Ama ne yazık ki utanma kavramının bazı sözlüklerden artık çıkmıĢ olduğunu
görüyoruz."
Hakkındaki tüm iddialar nedir diye Unakıtan'a sorarsanız, "bir kaĢık suda fırtına
koparılmaya çalıĢılıyordu", hepsi bu. Sürekli yolsuzluk iddialarıyla suçlanmasının
gerekçesini ise Unakıtan, Ģöyle açıklıyordu:
"ġimdi ben politikaya atıldım. Hele hele Maliye Bakanı oldum... Bütün suç bu.
OlmamıĢ daha kesinleĢmemiĢ bir yargı kararı olmaksızın, hatta bazı yargı karalarında
berat kararı verilmiĢ olmasına rağmen, sanki bir suç unsuru varmıĢ gibi ağız dolusu
Maliye Bakanına sözler... Bunlar çirkin sözler. Yeter, herkesle çen çen uğraĢacak halim
yok ya benim."
Kendince mali politikalardaki baĢarısını "çeken vardı, çekemeyen vardı."
Hakkındaki iddiaları da "millet takdir" edecekti.
CHP lideri Deniz Baykal, Unakıtan’ın basın toplantısının ardından yaptığı
açıklamada, Maliye Bakanının açıklamalarının inandırıcılıktan uzaklığını, "Maliye
Bakanı’nı da diğer pek çok AKP yöneticisini de kapsamı altına alan af düzenlemeleri
getirildi. ġimdi kendi hükümetinin bağlı bulunduğu bir teftiĢ kurulu, Sayın Bakan'ın da
sanıklar arasında olduğunu ortaya koyuyor. Maliye Bakanı'nın önce istifa etmesi
gerekiyor. Yargının doğru yapabilmesi için orayı boĢaltması gerekiyor" sözleriyle
değerlendirdi. Deniz Baykal'a göre, "kendine güvenen bir Maliye Bakanı" oradan
ayrılmalıydı.
AKP'NĠN AĞ RIYAN BA ġI: UNAKIT AN
AKP iktidarının yolsuzluk savıyla en çok gündeme gelen Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan hakkındaki raporlar, parti içinde de rahatsızlığa yol açmaya baĢlamıĢtı. Öyle
ki, AKP'nin basma kapalı grup toplantısında bazı milletvekilleri Unakıtan hakkındaki
iddiaların kendilerine seçim bölgelerinde sorulması nedeniyle iddialara açıklık
getirmesini istiyorlardı.
AKP Hatay Milletvekili Fuat Geçen, "Sayın Bakan hakkında gazetelere yansıyan
bazı müfettiĢ raporları var. Bir açıklama yapması lazım" derken, Ġstanbul Milletvekili
Nevzat Yalçıntaş, Unakıtan’ın yaptığı açıklamaları yetersiz bulduğunu dillendiriyordu.
AKP Amasya Milletvekili Hamza Albayrak ise Seçim bölgelerinde bu iddiaların
kendilerine sorulduğunu söylerken, duyduğu rahatsızlığı "Bize bir yazılı bilgi notu
gönderirseniz çok iyi olur. Çünkü gittiğimiz her yerde bize bunları soruyorlar" sözleriyle
dile getiriyordu. AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay ise Unakıtan'ın
açıklamalarının kendisini tatmin etmediğini, milletvekili dokunulmazlığının yeniden
gözden geçirilmesi gerektiğini, aksi durumda bu tartıĢmaların sürüp gideceğine iĢaret
ediyordu. [1]
Ancak, AKP iktidarının Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ana muhalefetin istifa
çağrılarına ve milletvekili arkadaĢlarının dokunulmazlığının kaldırılmasına iliĢkin
önerilerine kulak tıkamakta ısrarcı davranmayı sürdürecekti.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın gümrük vergisindeki dört günlük farkla yüzde
elli kazanç sağlayan oğlunun mısırı nerede kullanacağını açıklaması da yapılan
ithalatın zamanlaması kadar ilginçti:
"Oğlumun yumurta ve tavuk iĢi yapan Ģirketi var. Her yıl bir milyon ton mısır ithal
edilir. Onlara yem vermek için mısır almıĢ. Her zaman yapılan normal bir iĢlemdir.
Tavuklar, mısır yiyor. Yemliktir onlar." [1]
Abdullah Unakıtan’ın, babasının deyimiyle tavukları için getirdiği mısırları iç
piyasada satılmayınca Toprak Mahsulleri Ofisi'ne (TMO) peĢin fiyatla sattığı iddia edildi.
Tavuklar için getirilen mısır, çiftçinin "kara gün dostu" olarak bilinen TMO'ya peĢin fiyata
satılmıĢ olabilir miydi?
Abdullah Unakıtan'ın, ticarette iĢbilirliğiyle kazancını ikiye katlaması Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taĢındı. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Kemal
Unakıtan'a oğlunun ithal ettiği mısırı piyasada satamadığı, malın elinde ve limanlarda
kaldığı, sonra da Toprak Mahsulleri Ofisi'ne peĢin fiyatla satıldığı iddialarının
doğruluğunu sordu. Ancak, Kemal Unakıtan, kendisine yöneltilen sorulan, "vergi
mahremiyeti" gerekçesiyle yanıtlamadı. Bu soruların yanıtını, "ancak mükellefin kendisi"
verebilirdi. Oğul Unakıtan ise suskundu.
Atilla Kart, Abdullah Unakıtan'ın 2003 döneminde kaç lira vergi ödediğini de
sordu. Maliye Bakanı Unakıtan, 26 Temmuz 2004'te oğlunun sahibi olduğu AB Gıda’nın
1 trilyon 143 milyar 229 milyon 400 bin lira kâr elde ettiğini açıkladı. Ancak firma,
yatırımları nedeniyle vergi indiriminden yararlanmıĢ ve vergi matrahı oluĢmamıĢtı.
Oğul Unakıtan'ın 26 Ocak 2001 tarihinde kurduğu Ģirketin 2 yıl gibi kısa sürede
hızla büyüdüğü anlaĢılıyordu.
Mısırı kimin yediği bilinmese de iĢin kaymağını kimlerin sıyırdığı çok açıktı...
Unakıtan'ın deyimiyle, "Maliye Bakanı'nın oğlu diye gümrük vergisinin düĢürülmesinden
dört gün önce ithalat yapamayacak mıydı!?"
BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Unakıtan'ı konuyla ilgili uyarma gereği
de duymamıĢtı. "Kemal Unakıtan, Maliye Bakanı olduktan sonra mısır ithalini yapan bir
isim değildi ki", bunu yıllardır yapıyordu. Onun için Recep Tayyip Erdoğan, Kemal
Unakıtan'ı neden uyaracaktı ki?
Ticarette her zaman, geleceği görenler kazandığına göre, Abdullah Unakıtan'ın
ticaretteki baĢarısını da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyordu.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, orman
niteliğini yitirmiĢ arazilerin imara açılmasına yasal güvence getiren ve adını Orman
Yasası'nın 2. maddesinin (b) fıkrasından alan 2B düzenlemesi tartıĢılırken; ağzından
kaçırdığı bir tümcenin ardından gözler yine Kemal Unakıtan'a çevrildi.
Osman Pepe'nin, orman arazilerini iĢgal eden herkesten tahsilat yapacağını
duyururken söylediği, "babamın oğlu bile olsa, Kemal Unakıtan'dan da tahsilat
yapacağım" sözleri, Maliye Bakanı ile ilgili yeni bir "yolsuzluğu" gündeme getirdi.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, kabine arkadaĢı Kemal Unakıtan'dan
1
AA. Bülteni, 19 ġubat 2004.
neyin tahsilatını yapacağı araĢtırıldığında, Maliye Bakanı'nın Ġstanbul ÇavuĢbaĢı'nda 1.
derece SĠT alanı içindeki imarsız ve tapusuz 53 dönümlük orman arazisini "iĢgal" ettiği
ortaya çıktı.
TBMM Genel Kurulu'nda tartıĢılan ve çıkarılması hedeflenen yasayla, belli bir
ücret karĢılığında, arazi Kemal Unakıtan'ın iĢgal ettiği orman arazisi olmaktan çıkıp
değeri milyarlarla ifade edilen bir arsaya dönüĢecekti.
Kemal Unakıtan her zamanki güler yüzlülüğüyle, iĢgal ettiği orman arazisiyle
ilgili Verdik parayı aldık" diyerek, kendisine yönelik eleĢtirileri görmezden geliyordu.
"Zilyetlik (kendisinin olmasa da bir malı elinde bulundurma) tapu bir tek bende yok.
Binlerce kiĢide var. Türkiye'de tapu düĢüktür. Beykoz 2B'de binlerce ev var" diyen
Kemal Unakıtan, açıkça orman arazisi iĢgalini savunuyor, bunu da normal bir
durummuĢ gibi yansıtıyordu. Ana muhalefet partisi CHP de "kala kala Kemal
Unakıtan’ın 50 dönümlük mütevazı arsasına" takmıĢtı.
CHP Ġzmir Milletvekili Erdal Karademir, 10 Temmuz 2003 tarihinde TBMM
BaĢkanlığı'na verdiği sorgu önergesinde, Kemal Unakıtan’ın iĢgal ettiği araziyle ilgili
birkaç soruyu yanıtlamasını istedi:
"Arazinizi hangi yıl ve hangi yasal belgeye dayanarak satın aldınız? Arazinin,
Orman Kanununun 2b maddesi uyarınca orman dıĢına çıkarılan orman vasfındaki
arazilerden olduğunu biliyor muydunuz? Biliyor iseniz, bu tür araziler için, Ana-
yasamızın 170. Maddesine göre siz orman köylüsü tanımına mı girmektesiniz? Orman
köylüsü değilseniz, araziyi alarak anayasal bir suç iĢlemiĢ sayılmaz mısınız? ÇavuĢbaĢı
Beldesi'nin tamamının 1995 yılında doğal SĠT alanı ilan edildiğim biliyor musunuz?
Üyesi olduğunuz hükümetin yasa değiĢikliği tekliflerinin bir amacının da sizin de sahibi
olduğunuz arazilerin sorunlarını çözmek midir?"
Kemal Unakıtan, Erdal Karademir'e açıklayıcı bir yanıt verme gereği duymazken;
21 Ekim 2003 tarihinde kısa ve özlü bir değerlendirme yapmakla yetindi:
"Cevaplandırılması istenen hususlar -ki birçoğu Ģahsi niteliktedir- tarafımızca
yazılı ve görsel basında defaatle açıklanmıĢtır. Bilgilerine arz ederim. Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan."
TBMM çatısı altındaki parlamenterler ve bakanların kiĢisel durumları olduğu
gerekçesiyle "iĢgal" ettikleri arazilerin sorulamayacağına iliĢkin yasal bir hüküm mü
vardı?
1
Sabah, 7 Nisan 2003.
Unakıtan yalnızca "Nerden çıktı böyle birdenbire" diyebildi. Erdoğan ise "Ağabey
hayırlı olur inĢallah" demekle yetindi.
Siyasetten her zaman uzak durmak isteyen Kemal Unakıtan, bu kez ağzını bile
açamamıĢtı. "Çünkü Erdoğan bu sefer kararlıydı." Bu durum karĢısında Unakıtan da
"pes" etmek zorunda kaldı.
Kemal Unakıtan telefonu kapatıp durumu ailesine aktardı. Recep Tayyip
Erdoğan'ın önerisi, Unakıtan ailesini "zor bir kararın" dönemecine getirdi.
EĢi Ahsen Unakıtan’ın isteği üzerine yıllarca uzattığı sakalını kesmeli miydi?
Oğlu Abdullah Unakıtan, babasının sakallarını kesmesinden yanaydı. Sakaldan
dolayı siyasette "baĢının çok ağrıyabileceğim" düĢünen Kemal Unakıtan, "gereksiz
polemiklere fırsat vermemek" için o gece sakalına "kıymıĢtı."
Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine adaylığının açıklanmasıyla ilgi odağı olan
Kemal Unakıtan’ın kim olduğu sorusunun yanıtı aranırken; kamuoyunun önüne ilk kez
çıkan Kemal Unakıtan, sinekkaydı tıraĢlıydı. Kemal Unakıtan’ın sakallı fotoğrafları ise
aile albümünün sayfalan arasında kalmıĢtı.
NakĢibendi Tarikatının
ĠskenderpaĢa Cemaatinin ölen Ģeyhi
Mahmut Esat CoĢan, R. Tayyip
Erdoğan ve Kemal Unakıtan.
M U N Z U R D AĞ I ' N A S I Ğ I N A N B AK AN
Maliye TeftiĢ Kurulu MüfettiĢleri, Ġhlas Bisanlar Bisiklet Sanayi ve Ticaret Anonim
ġirketi'ni, yaptığı ihracatlar nedeniyle mercek altına aldı. MüfettiĢlerin incelemeye aldığı
Ģirketin ortak ve yöneticileri, Ali Coşkun, Türkiye Gazetesi ve TGRT Televizyonu'nun
sahibi Ahmet Mücahid Ören, Fehmi Akın ve Mehmet Ertuğrul Eser idi.
Ġncelenen, Ġhlas Bisanlar A.ġ. adına iĢlem gören 23 Haziran 1997 tarihli 50762-
50763 sayılı iki adet gümrük çıkıĢ belgesiydi.
Resmi kayıtlara göre, Almanya merkezli Forstteam ile Romanya merkezli Blue
Type Trading SRL adlı Ģirketlere mal satıĢı yapılmıĢtı. Ġhracatlarla ilgili incelemeyi
tamamlayan müfettiĢlerin hazırladığı raporda, Bisanlar A.ġ.'nin iĢlediği suç ve yöntem
Ģöyle anlatıldı:
1
Zaman, 25 ġubat 2001.
- Ġhracat konusu malların üretim ve/veya tedariki ile ilgili olarak, söz konusu
malların üretilmediği ve/veya tedarik edilmediği, gerçek bir mal hareketine dayanmayan
sahte fatura düzenleme ve kullanımının söz konusu olduğu,
- ihracat bedellerine iliĢkin düzenlenmiĢ görünen döviz alım belgelerinin; gerçek
bir para transferine dayanmadığı, tamamen fiktif para hareketlerine dayalı olarak sahte
düzenlenmiĢ olduğu,
- Ġhracatçı firma adına tanzimli her iki Gümrük ÇıkıĢ Beyannamesinin de alman
ihracat kredisinin taahhüt kapamasında kullanıldığının belirlendiği tespit edilmiĢtir."
Raporda, Bisanlar A.ġ.'nin ihracatlarının gerçekleĢmemiĢ olduğu saptamasına
yer veriliyordu. Bisanlar A.ġ.'nin ihracat yaptığına iliĢkin belgeler gerçeği yansıtmıyor ve
"hayali ihracat" belirlemesi yapılıyordu. Bisanlar A.ġ. hakkında yapılması istenen iĢlem,
raporda Ģöyle anlatıldı:
"Ġhracatçının (Bisanlar A.ġ.) ihracatlarının gerçekleĢmemiĢ olduğu ve bu
ihracatlar nedeni ile ilgililerin eyleminin 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair
Yasa'nın 45. maddesinde belirtilen, gümrük kapıları ve yolları dıĢındaki yerlerden
memleket dıĢına eĢya çıkaranlar veya bunları çıkartmak için gümrüklere verdikleri
beyannamelerde cins, nevi, miktar, menĢe, gönderileceği yer ve ticari eĢya için ihracat
amacıyla yapılan satıĢta gerçekte ödenen veya ödenecek fiyat bakımından yanlıĢ
beyanda bulunmak fiiline uygunluk gösterdiği, ayrıca söz konusu fiilin evrakta sahtecilik
yapmak suretiyle iĢlendiği sonuç ve kanaatine ulaĢılmıĢtır."
Raporla, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali CoĢkun'un da aralarında bulunduğu ortak
ve yöneticiler hakkında, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na "evrakta sahtecilik" v e
"kaçakçılık" savıyla suç duyurusunda bulunuldu. Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın
suçlanmasının nedeni ise iddia edilen suçun iĢlendiği dönemde Ali CoĢkun'un Ġhlas
Bisanlar Sanayi ve Ticaret Aġ.'de yönetici olmasıydı.
Ancak, Ali CoĢkun, Bisanlar Bisiklet Sanayi ve Ticaret A.ġ.'den 31 Aralık 1996
tarihinde istifa ettiğini ve Ģirketle iliĢkisinin 15 Nisan 1997 tarihinde hukuken sonra
erdiğini açıklıyordu. Öyle ki, iddiaların da kendisinden sonraki döneme ait olduğunu
savlıyordu.
Oysa, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na ulaĢtırılan müfettiĢ raporunda,
"ihracatçı firma ortak ve yöneticileri" baĢlığı altında, Ali CoĢkun'un da adı yer alıyordu [1]
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali CoĢkun'un, yönetiminde yer aldığı Bisanlar Bisiklet
Sanayi ve Ticaret Anonim ġirketi, kambiyo yönünden de incelemeye alındı. Ġhlas
Holding'in sahibi Enver Ören, oğlu Mücahit Ören ve Ali CoĢkun'un yönetiminde yer
aldığı Bisanlar Bisiklet Sanayi ve Ticaret Anonim ġirketi, 26 Mayıs 1997 tarihinden 28
Temmuz 1997 tarihine kadar Bulgaristan, Almanya, Macaristan ve Romanya'ya ihracat
yaptı. Maliye müfettiĢleri, bu ihracata iliĢkin incelemenin ardından Bisanlar Bisiklet
Sanayi ve Ticaret ġirketi'nin 7 milyon 505 bin dolarlık ihracat taahhüdünü yerine
getirmediğini saptadı. Ancak Ģirket hakkında açılan bu soruĢturma da, AKP iktidarı
tarafından çıkartılan kambiyo affıyla rafa kaldırıldı.
Yalnızca Ali Coşkun'un bir dönem yöneticiliğini yaptığı Ģirket değil, binlerce
hayali ihracatçı kambiyo affıyla aklandı. Onları da yeri geldikçe irdeleyeceğiz.
1
Belge - 25.
COġKUN: ĠHL AS'IN ALLAH CEZ ASI NI VERSĠN
1
Hürriyet, 20 Mart 2004.
ONUNCU BÖLÜM
AK P ' N Ġ N AK L AN AN D O S T L AR I . . .
BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan, ortağı olduğu Emniyet Gıda ve Sanayi A.ġ.,
Ġhsan Gıda ve Sanayi Ticaret Limited, Ġhsan Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ.'nin, vergi
konusunda "en duyarlı" gruplardan Ülker'in ürünlerinin dağıtıcısı olmasıyla hep övünç
duydu.
Erdoğan'ın, "Ülker, vergisini kuruĢu kuruĢuna veren, bu konuda çok titiz
davranan bir kurum" dediği grup, gerçekten vergi konusunda bu kadar duyarlı mıydı?
Ülker Grubu, AKP iktidarının çıkardığı vergi affından yararlanmamıĢ mıydı?
Recep Tayyip Erdoğan'ın, "vergi konusunda en titiz kurum" olarak nitelendirdiği
Ülker de, AKP iktidarının yaĢama geçirdiği "vergi barıĢından" yararlanabilmek için
baĢvuran Ģirketler arasındaydı.
Ülker Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ., 1998-1999-2000 ve 2001 yıllarına dönük
olarak af yasasıyla bağıĢlanmak istedi. Böylelikle bu dönemlere iliĢkin defter kayıtları da
incelenmekten kurtulacaktı.
Ülker, devletle barıĢabilmek için 1998 yılının on iki aylık dönemi için 869 milyar
15 bin 500 lira ek gelir beyanında bulundu ġirket, böylece bu döneme iliĢkin olası
denetlenme "tehdidinden" kurtuldu. Ülker Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ.'ye bu beyanı
karĢılığında 217 milyar 253 milyon 850 bin lira ek vergi tahakkuk ettirildi.
Ülker Gıda A.ġ., 1999 yılı için vergiye esas alınması amacıyla 882 milyar 955
milyon 450 bin lira gelir artırımı yaptı. Bunun karĢılığında devlete ödeyeceği vergi 220
milyar 738 milyon 850 bin lira olarak hesaplandı. ġirketin gelirinde artıĢ yapmasının
nedeni devlete daha çok vergi ödemek olmayıp, bu döneme iliĢkin vergi incelemelerinin
dıĢında kalmayı güvence altına alma çabasıydı. Çünkü vergi affından yararlanılabilmesi
ve denetimin dıĢına çıkılabilmesi için ek gelir artırımında bulunma zorunluluğu vardı.
Ülker Gıda A.ġ., ödeyeceği vergide dikkate alınması için Ocak-Aralık 2000
dönemine dönük olarak 89 milyar 106 milyon 900 bin lira ek gelir bildirdi. Ülker, bunun
karĢılığında Maliye'ye 22 milyar 276 milyon 700 bin lira vergi ödeyeceğinin güvencesini
verdi. Ülker'in, 2001 yılı için bildirdiği 11 milyar 250 milyon liralık ek gelir için ise 2
milyar 812 milyon lira vergi ödemesi gerekecekti.
Ülker Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ., 1998-2001 yıllarına dönük olarak toplam 1
trilyon 852 milyar liralık vergiye tabi ek gelir bildiriminde bulundu. Bunun karĢılığında,
grubun devlete ödemesi gereken ek vergi tutarı 463 milyar lira olarak hesaplandı.
BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, vergi konusunda en hassas grup olarak
nitelendirdiği Ülker Sanayi Gıda ve Ticaret Anonim ġirketi de, af yasasından
yararlananlar arasındaki yerini alıyordu.
Ülker Grubu, BaĢbakan Erdoğan'ın çabalarıyla sıkça reklamının yapılmasıyla
birlikte eleĢtirilerin de odağına yerleĢiyordu. Ülker Grubu'nun kurucusu Sabri Ülker, bu
durumdan duyduğu rahatsızlığı basın kuruluĢlarının yöneticilerine gönderdiği 20 Ocak
2004 tarihli bir mektupta dile getiriyordu:
"Ülker'in 60 yıla yayılan baĢarısına BaĢbakanımızın Ġstanbul'un bir bölgesinde
dağıtıcı firmadaki hissesini vesile sayarak ortak etme iddiası ortaya çıktı. Ülkemizde
halkın yüzde 60'tan fazlası Ülker ürünlerini kullanmıyormuĢçasına, sadece
BaĢbakanımız çocuklara Ülker dağıtıyormuĢçasına, sanki New York'ta, Paris'te,
Berlin'de Ülker satılmıyormuĢçasına... 85 yılı bulan hayatımda sanayici ve vatandaĢ
olarak devletime saygı ve siyasilere hep eĢit uzaklıkta olmayı sadece iĢimle meĢgul
olmayı ilke olarak önemsedim, tatbike çalıĢtım. Çocuklarım da Ülker de bu
hassasiyetlere riayet etmekte ve edecektir."
Her ne kadar Ülker ürünleri, BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ortağı olduğu
Ģirketler aracılığıyla dağıtılıyorsa da Sabri Ülker, "tüm siyasilere eĢit uzaklıkta"
olduklarının altını çizme gereği duyuyordu.
1
Hürriyet, 25 Ağustos 2002.
'BURSU' VEREN ARKADA ġ BAĞIġL AN IYOR
Her dönem Erdoğan ile birlikte anılan Albayraklar Grubu, AKP iktidarı döneminde
de yapılan özelleĢtirmeler nedeniyle gündeme geldi. O özelleĢtirmeler ki, kamunun
sahibi olduğu iĢletmeler yok pahasına satılıyordu.
ÖzelleĢtirmeler arasında en dikkat çekici olan ise SEKA'ya ait Balıkesir iĢletmesi
idi.
ĠĢletmenin piyasa değeri 51 milyon 200 bin dolar olarak hesaplanıyordu, ihale
yapıldı ve iĢletme 1.1 milyon dolara satıldı. Balıkesir ĠĢletmesi'ni yok pahasına alan ise
Albayrak Turizm Seyahat ĠnĢaat A.ġ. idi(!)
UlaĢtırma Vergi Dairesi mükellefi olan Ģirketin, 3 Mart 2005 tarihi itibariyle toplam
308 milyar 193 milyon lira devlete borcu bulunuyordu. ġirketin muhtelif borçları için ise
devlet takipte idi. Yani devlet alacağını tahsil edebilmek için Ģirkete yönelik giriĢimlerde
bulunuyordu.
Bu arada pazarlık usulü ile satıĢa çıkarılan iĢletmenin ihalesine de yalnızca
Albayraklar katılmıĢtı.
SEKA'da örgütlü olan Selüloz-lĢ Sendikası ihaleyi yargıya taĢıdı. Bursa 2. idare
Mahkemesi, 28 Temmuz 2003 tarihinde, ihalenin yürütmesinin durdurulması kararı
verdi. ÖzelleĢtirme idaresi BaĢkanlığı da durdurma kararım Albayraklar'a bildirerek,
Balıkesir iĢletmesi'nin SEKA Genel Müdürlüğü'ne devrini istedi. Ancak Albayraklar,
ÖzelleĢtirme Ġdaresi'ne gönderdikleri yanıtta "iĢletmeye yapmıĢ oldukları malzeme
giderlerinin ve uğradıkları zararın faizi ile birlikte ödenmesi durumunda iĢletmeyi teslim
edebileceklerini" bildirdi.
Gerçekten Albayraklar, iĢletmeye harcama yapmıĢlar mıydı; bunu daha sonraki
bölümlerde anlatacağız.
AF TATLANI YOR
Adalet ve Kalkınma Partisinin kurucu üyeleri arasında yer alan Ali Babacan,
adını taĢıdığı dedesinin ġereflikoçhisar'da kurduğu, daha sonra Ankara'ya taĢıdıkları
iĢyerinde ilkokul çağlarında çalıĢmaya baĢladı. Ticaretle çocukluk yıllarından beri haĢır
neĢir olan Babacan, AKP'nin iktidar olmasının ardından Ekonomiden Sorumlu Devlet
Bakanı olarak karĢımıza çıktı. Milletvekili seçildiğinde 35 yaĢında olan Babacan, kabine
içerisinde BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Tayyip abi" diyen tek bakandı. Babacan
bakanlık görevine getirildiği günlerde "çok toy, devlet ve siyaset deneyimi yok" diye
eleĢtiriliyordu. Hatta siyaset kulislerinde" "bebecan" esprileri yap ılıyordu.
Babacan'ın "abi" dediği Erdoğan ortağı olduğu Ģirketlerdeki hisselerini sattığı
güne kadar hep ticaretle uğraĢması nedeniyle eleĢtirilmiĢti. Ancak o günlerde sahibi
olduğu hisseleri devretmeyen ve ticari faaliyetlerinden hiç söz edilmeyen birisi daha
vardı; Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan.
BABACANL ARIN AĠLE ġĠRKETLERĠ
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın ortaklık payıyla halen bağı
olan Ģirket ise Ali Babacan Tekstil Sanayi A.ġ. ġirket, 19 Kasım 1993 tarihinde 1 milyar
900 milyon lira sermaye ile kuruldu. ġirketin ortakları ise Devlet Bakanı Ali Babacan
(450 milyon), Güner Babacan (520 milyon), Betül ve Tuba Babacan (10 milyon lira),
Gülsen Pehlivanoğlu (10 milyon lira) idi. ġirket, 2 Aralık 2004 tarihinde sermayesini 50
milyar liraya yükseltti. Bu artıĢın ardından en büyük paya 25.5 milyar lira ile baba Hilmi
Babacan sahip oldu. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın 450 milyon
liralık payı 22.5 milyar liraya yükseldi. Güner, Tuba, Betül ve Merve Babacan ise 500'er
milyon liralık payla Ģirketin hissedarı oldular.
BABACAN: KĠ ME DEVREDEBĠLĠRĠ M?
1
Milliyet, 2 Haziran 2005.
Erdoğan takmıĢtı.[1]
Yurter ile Gür'ün evliliği, dostlukların hısım akrabalığa dönüĢmesinin tek örneği
de değildi. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin oğlu İsmal Pepe de Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in kızı Şeyma Güler ile evlenmiĢti.
1
Hürriyet, 31 Aralık 2004.
ON BĠRĠNCĠ BÖLÜM
T E R Ö R Ġ S T YAS Ġ N K AD I TA B Aġ B AK AN K E FAL E T Ġ
Cüneyd Zapsu, BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne gelen bazı bilgi ve
belgeleri "filtre" etme görevini üstlenmesi ile öne çıkıyordu.
AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi de olan Cüneyd Zapsu'nun
kartvizitinde "Genel baĢkan asistanı ve veri koordinatörü" yazıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan ile tanıĢmalarına ise Eyüp Sultan Camii'nde aynı
zamanda müezzinlik de yapan bir mühendis arkadaĢı aracı olmuĢtu. Zapsu, perde
önünde olmaktan çok geri planda etkili olmayı, "mutfakta" çalıĢmayı tercih ediyordu.[1]
Bir dönem Cüneyd Zapsu ile ortak iĢ yapan Yasin Kadı, ABD Ġkiz Kuleleri'ne
yönelik 2001 yılında yapılan 11 Eylül saldırısını gerçekleĢtirdiği belirtilen Usame Bin
Laden'in liderliğini yürüttüğü El Kaide'yi "finanse etmekle" suçlanıyordu. BirleĢmiĢ
Milletler Güvenlik Konseyi'nin 11 Eylül saldırılarının ardından güncellediği uluslararası
1
Zaman, 24 Mayıs 2004.
terör örgütleri ve terörizmi finanse eden 131 kiĢi ve kuruluĢun isminin bulunduğu
listede, Yasin Abdullah El Kadı da yer aldı!
BM listesinin Türkiye'ye bildirilmesinin ardından dönemin içiĢleri Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Maliye Bakanı Sümer Oral,
listedeki Ģirketlerle ilgili değerlendirme yapmak için bir araya geldi. Toplantının ardından
BM Güvenlik Konseyi'nin terör bağlantılı gerçek ve tüzel kiĢiler listesinde yer alan
isimlerin tüm malvarlıklarının dondurulması kararı, Bakanlar Kurulu'nun kararı olarak
kabul edildi. 30 Aralık 2001 tarih ve 24626 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete'de
2001/3483 sayılı Bakanlar Kurulu karan yayımlandı. Karar, "BM Güvenlik Konseyi'nin
terör örgütlerinin ve terörizmi finanse eden kiĢi ve kuruluĢların faaliyetlerine engel
olunmasına iliĢkin kararları doğrultusunda yayımlanan listede yer alan kiĢi ve
kuruluĢlara karĢı uygulanacak önlemleri" içeriyordu.
BirleĢmiĢ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin yayımladığı ve toplam 131 terör
örgütü ile terörizmi finanse eden kiĢi ve kuruluĢun isminin yer aldığı listede, El Kadı
dıĢında dikkat çeken isimlerin baĢında El Kaide, İslami Cihat ve Usame Bin Laden
geliyordu.
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerle AKP tek baĢına iktidara geldi. AKP'nin
iktidara geliĢiyle birlikte Yasin Kadı soruĢturması da farklı bir sürece girdi. Ġncelemeyi
yapan Maliye BaĢmüfettiĢi Hamza Kaçar bu görevinden alınarak 14 Ocak 2004
tarihinde "terfi" görüntüsüyle Maliye Yüksek Eğitim BaĢkan Yardımcılığı görevine
vekâleten atandı.
Ġstemi dıĢında baĢmüfettiĢlikten alman Kaçar'ın açtığı davayı gören Ankara 6.
Ġdare Mahkemesi, baĢmüfettiĢin görevden alınarak, baĢka göreve atanması kararını
iptal etti. Ġdare mahkemesi, "kendi talebi olmaksızın veya müfettiĢlik görevini gereği gibi
yürütemediği somut olarak ortaya konulmaksızın görevden" alınmanın hukuken
mümkün olamayacağına iĢaret ediyordu. Kadı soruĢturmasını yürüten baĢmüfettiĢe
yönelik ilk "uzaklaĢtırma" çabası, yargıdan dönmüĢtü. Ancak bu çabanın son olmadığı
ve birden fazla yineleneceği zamanla ortaya çıkacaktı.
BaĢmüfettiĢliğin Yasin Kadı ve ortağı olduğu Ella ile Caravan Ģirketleri
hakkındaki terörün mali kaynaklarının önlenmesi açısından yürütülen araĢtırma ve
incelemeler baskı altına alınmaya çalıĢılıyordu.
Tayyip Erdoğan'ın parası kadar kefil olduğu Yasin Kadı'nın adının da yer aldığı
terör bağlantı kiĢiler listesi birçok kez güncellenmesine karĢın Kadı’nın adı yer almaya
devam etmiĢ ve Bakanlar Kurulu'nun kararı da yürürlükteydi. Erdoğan'ın isterse yeni bir
Bakanlar Kurulu kararıyla Kadı'yı liste dıĢı bırakabilme "gücüne" ve tüm kefaletine
karĢın buna hiç yanaĢmaması da dikkat çekiyordu!
Yasin Kadı yalnızca BirleĢmiĢ Milletler ve Türkiye'de değil ABD Hazine
Bakanlığı'nın terörün finansmanını önlemek için yürüttüğü program kapsamında
hazırlanan 19 Haziran 2006 tarihli listede küresel terörist olarak tanımlanıyordu.
Tayyip Erdoğan'ın kendisi gibi inandığı ve parası kadar kefil olduğu Yasin
Kadı’nın hesaplarını mercek altına alan Maliye BaĢmüfettiĢ Hamza Kaçar
belirlemelerini içeren raporu, "siyasi ve bürokratik" baskı gördüğü belirlemesiyle
soruĢturma yapılması istemiyle Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na gönderilmiĢti.
Ġstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadi Yoldaş, Yasin Kadı ve Mehmet Fatih Saraç
hakkında karapara soruĢturmasında 24 Aralık 2004 tarih, 2004/2089 sayısıyla
takipsizlik karan verir.[1] Takipsizlik kararının gerekçesini ise BaĢmüfettiĢ Hamza
Kaçar'ın raporundaki tüm belirlemeleri ortadan kaldıran ve görevden alındıktan sonra
yeni görevlendirilen denetim elemanlarınca düzenlenen 11 Kasım 2004 tarihli rapor
oluĢturur. Çünkü bu raporda, Kaçar'ın raporundaki karapara hareketlerine iliĢkin
belirlemelerin gerçeği yansıtmadığı, "karapara olarak nitelendirilen paraların kaynağının
Yasin El Kadı tarafından yurtdıĢında birçok ülkede yasal olarak yapılan ekonomik
faaliyetlerden elde edildiği ve bu paraların Türkiye'ye yatırım yapmak amacıyla
getirildiği" sanık Mehmet Fatih Saraç'ın anlatımlarıyla yer alır.
Cumhuriyet Savcısı Sadi YoldaĢ, Kemal Unakıtan'ın ba Ģında bulunduğu Maliye
Bakanlığı Mali Suçları AraĢtırma Kurulu'nun düzenlendiği ve baĢmüfettiĢ Kaçar'ın
belirlemeleriyle taban tabana zıt yeni bir rapora göre takipsizlik kararını vermiĢti.
DanıĢtay 10. Dairesi, Bakanlar Kurulu kararının Yasin Kadı'ya iliĢkin bölümünü
iptal etti. Bunun üzerine davalı Tayyip Erdoğan'ın baĢında bulunduğu BaĢbakanlık ile
Abdullah Gül yönetimindeki DıĢiĢleri Bakanlığı, DanıĢtay'ın Yasin Kadı'yı terörü finanse
edenler listesinden çıkartılma kararını temyiz etti. Bunun anlamı, BaĢbakan Erdoğan'ın
"kendime inandığım gibi inanıyorum, kefilim" dediği Yasin Kadı'ya kefaletinin sözde
kaldığıydı. Çünkü BaĢbakanlık, Kadı lehine çıkan kararın "düzeltilmesini" istiyordu.
1
Belge - 28.
kararlaĢtırılmıĢtır. Gereğini izinlerinize saygılarımla arz ederim." [1]
Temyiz istemini görüĢen DanıĢtay Ġdari Dava Daireleri Kurulu, 10. Daire'nin
Bakanlar Kurulu'nun Yasin Kadı'nın malvarlığının dondurulmasına iliĢkin bölümünün
iptal kararını esastan bozdu. Kurul, BaĢbakanlık ve DıĢiĢleri'nin temyizden feragat
dilekçesini ise kabul etmedi.
Kurul kararı bağlayıcı olduğu için, BaĢbakanlığın ve DıĢiĢlerinin feragati Kadı'yı
kurtaramamıĢ ve terörü finanse edenler listesinde kalmaya devam etmesini kesin
hükme bağlanmıĢtı.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün resmi yazısına göre Yasin Kadı, son olarak 28
Ağustos 2001 tarihinde ülkeye giriĢ yapmıĢ, üç gün sonra 31 Ağustos'ta da Türkiye'den
ayrılmıĢtı. Oysa Adalet MüfettiĢlerinin mercek altına aldığı noterlik iĢlemine göre, Yasin
Kadı Türkiye'den ayrıldıktan yaklaĢık üç yıl sonra da Türkiye'ye "girerek" resmi
iĢlemlere imza atmıĢtı. Ġki olasılık öne çıkıyordu, ya Yasin Kadı Türkiye'ye yasadıĢı
yollardan girmiĢ ya da resmi iĢlemleri kendi adına yürüten ve imzalayan bir "dublör"le
tüm iĢlemlerini yaptırmıĢtı.
Adalet MüfettiĢleri, Yasin Kadı’nın 1992, 1998, 1999 ve 2001 yıllarına ait
vekâletname ve sözleĢmelerdeki imzalarıyla yasaklı olduğu dönemdeki belgelerdeki
imzaların karĢılaĢtırılması istemiyle 28 Ağustos 2006 tarihinde Adli Tıp Kurumu Fizik
ihtisas Dairesi'ne baĢvurdu.
Adli Tıp Kurumu yaptığı incelemelerin ardından 19 Eylül 2006 tarihli kararında,
karĢılaĢtırması yapılan imza ve yazıların " aynı el ürünü" olmadığı sonucuna ulaĢtı.[2]
Kadı'ya aitmiĢ gibi iĢlem yapılan imzaların sahteliği Adlı Tıp Uzmanı doktorlar Çetin
Seçkin, Uğur Günaydın ve Lokman Başer'den oluĢan heyetin raporuna Ģöyle yansıdı:
"Dairemizin Adli Belge inceleme Laboratuarında Yapılan incelemede; inceleme
konusu Ġstanbul 35. Noterliği'nce düzenlenmiĢ iki adet iĢ kâğıdı üzerindeki imzalar ile
1
Belge - 29.
2
Belge - 30.
mukayese olarak gönderilen belgeler üzerindeki imzalar arasında, tersim biçimi, iĢleklik
derecesi, alıĢkanlıklar, itif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından
farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların aynı el ürünü olmadıkları;
Ġncelemesi biten inceleme konusu belge, mukayese belgeler ve haz ırlık
dosyasının ilgili uzman ve raportör huzurunda torbaya konularak mühürlendiğini ve geri
gönderildiğini bildirir, müĢterek açma kapama tutanağını içeren kanaat raporudur."
Emniyet'in Kadı'ya iliĢkin giriĢ-çıkıĢ yazısını ve Adli Tıp Kurumu'nun raporunu
dikkate alan müfettiĢler, iĢlemleri yapan Ġstanbul 35. Noterliği BaĢkâtibi Sibel Sevim'in
ifadesi aldılar.
BaĢkâtip Sibel Sevim, Kadı'ya ait pasaportun geçerlilik süresinin 15 Kasım 1996
tarihinde sona ermesine karĢın iĢlem yapma nedeninin "kimlik yerine geçerli olduğu"
düĢüncesinden kaynaklandığı anlatıyordu. Sibel Sevim, belgeleri El Kadı'nın ve
ortağının "bizzat huzurunda" imzaladığında ısrarcı olurken, olay gününü yaĢananları
Ģöyle anlatır:
"Ben Yasin El Kadı ve Ömer Zubair'i tanımıyordum. ġimdilerde televizyonda
sıkça gösterildiği için popüler kiĢiler oldular, fakat geldiklerinde Araplara has geleneksel
kıyafetle gelmedikleri için pasaporttaki resme bakarak hatırlayamıyorum. Huzurumda
imzaladıklarını yazarken bir konuyu noksan bırakmıĢım, zira bana Türkçe bildiklerini
söylemiĢ olmaları gerekir ki, bu Ģekilde yazmıĢım. ġayet Türkçe bilmiyor olsalar idi,
tercüman aracılığı ile iĢlemleri gerçekleĢtirdiğimi iĢ kâğıdına yazmam gerekir idi.
ĠĢlemlerin üzerinden yaklaĢık iki yıldan fazla zaman geçti kaç kiĢi geldiklerini tam olarak
bilmem mümkün değildir, bildiğim bir Ģey varsa o da iĢ kâğıdını iki kiĢiye
imzalattığımdır. Bahsi geçen kiĢiler, bu pasaportları bir Ģekilde elde edip resme de
benziyorlar ise beni de kandırmıĢ olabilirler, tam olarak hatırlamam mümkün değildir. "
Adli Tıp Kurumu'nun sahtecilik belirlemesinin ardından Adalet BaĢmüfettiĢi Ünal
Turan, Adli Tıp Kurumu'nun imzaların Kadı'nın "el mahsulü" olmadığı saptamasına
iĢaret ederek, iĢlemleri gerçekleĢtirenler hakkında ceza soruĢturması istemiyle 6 Ekim
2006 tarihinde Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Ġstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Sibel Sevim ve yeminli tercüman Murat
Yakupoğlu hakkında Kadı’nın adına sahte belge düzenledikleri gerekçesiyle dava
açıldı. Cumhuriyet Savcısı İlker Yaşar, Sevim hakkında "resmi sahte evrak
düzenlemek" suçundan 12 yıla kadar hapis cezası isterken, Yakupoğlu'nun ise beraatini
talep etti.
Mahkeme, sanık baĢkâtip Sibel Sevim'in Yasin Kadı'nın yurda giriĢ yasağını
bilecek durumda olmadığını, suç iĢleme kastı ve ihmalinin bulunmadığı gerekçesiyle
beraatine karar verdi.
Böylece Türkiye'ye giriĢinin yasak olduğu dönemde Kadı’nın nasıl olup da
noterde iĢlemler yapığı ve iĢ kâğıtlarına imzayı atanın gerçekte kim olduğu sorusunun
yanıtının üzeri de bu dosyayla birlikte kapandı.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Hamza Kaçar ile Mehmet Tuncer'in resmi
belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve iftira suçlarından soruĢturulmalarına 22
Ocak 2007 tarihinde izin verdi. Kaçar ve Tuncer'in itirazını görüĢen DanıĢtay ise
Unakıtan’ın verdiği soruĢturma iznini kaldırdı.
Yüksek Mahkeme, Kaçar'ın düzenlediği raporlarda araĢtırma ve incelemelerin
engellenmeye çalıĢıldığına iliĢkin değerlendirmelere yer vermesi ve kanaatini
açıklamasının görevinin gereğini herhangi bir etki ya da baskı altında kalmadan
yapabilme anlayıĢının bir ifadesi olması nedeniyle iftira suçunu oluĢturmayacağına
iĢaret etti. DanıĢtay kararında, Maliye Bakanı'na da hukuk dersi veriyordu:
"Raporlarında araĢtırmalarının engellenmeye çalıĢıldığına yer vermesi iftira
suçunu oluĢturmaz. Dosyada bunların aksini ortaya koyan bilgi ve belgelere
rastlanmadığından isnat edilen eylemlerin soruĢturma yapılmasını gerektirecek nitelikte
bulunmamıĢtır..."
'DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇI KART MA HUKUKSUZ'
KÂR'GĠLL ER AFF I
1989 yılında Türkiye'de çalıĢmaya baĢlayan Cargill'in faaliyet alanı ise özellikle
mısıra dayalı niĢasta kökenli tatlandırıcı üretimiydi.
DanıĢtay Ġdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 18 Nisan 2002 tarihinde aldığı
kararla, Cargill'in Bursa'daki Orhangazi tesisine verilen 1 y ıllık izin belgesini iptal etti.
Ancak Bakanlar Kurulu devreye girdi ve çıkarılan gizli prensip kararıyla, DanıĢtay'ın
aldığı karar iĢlevsiz kılındı.
AKP iktidarı, Endüstri Bölgeleri Yasası'nda değiĢiklik yapan yasayla, ABD'de
"önündeki engelleri kaldıracağı" sözünü verdiği Cargill baĢta olmak üzere hukuki
sorunlar yaĢayan Ģirketleri affediyordu.
Bunun ilk iĢaretini ise Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, aylar öncesinden
Cargill'in tesislerinde yaptığı incelemeler sırasında vermiĢti. Cargill'in ruhsat sorununa
iĢaret eden CoĢkun, iĢin çözümünü ve gerekçesini Ģöyle açıklıyordu:
"ġu fabrikayı görüyorsunuz. Bu kadar modern bir fabrikayı yıkmak mümkün mü?
Efendim tarım arazisiymiĢ. Topkapı'dan Edirne'ye kadar fabrikalar, zamanında tarım
arazisine kurulmuĢ.
Bununla ilgili endüstri yasasındaki değiĢiklik çerçevesinde, böyle durumları
olanları inceleyip karara bağlıyoruz. Cargill'in aslında sorun olmaması gereken sorunları
oldu."[1]
Pendik NiĢasta Sanayi Anonim ġirketi, Ġngiliz Cerestar Ģirketi ile Ülker'in yarı
yarıya ortaklığında yönetiliyordu. GerçekleĢtirilen bir operasyonla, Pendik NiĢasta'nın
ortaklık yapısı değiĢtirildi. Cargill, Cerestar Ģirketinin Pendik NiĢasta A.ġ.'deki yüzde
ellilik payını 2002 yılında satın aldı. [2]
Pendik NiĢasta'nın ortaklık yapısındaki değiĢiklikle, BaĢbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın ortağı olduğu Ģirketlerin ürünlerini dağıttığı Ülker ile Cargill ortak oldu(!)
Recep Tayyip Erdoğan'ın BaĢbakanlık koltuğuna oturduktan sonra 10 Aralık
2003 tarihinde kurduğu Yenidoğan Gıda Sanayi ve Ticaret A.ġ. de, Ülker Grubu'nun
ürünlerinin dağıtımını üstleniyordu. Yenidoğan A.ġ., Ülker'in aralarında Cola Turca'nın
da bulunduğu içeceklerinin Anadolu yakasındaki dağıtım iĢini yürütüyordu. Cola
Turca'nın hammaddesi glikozu üreten, Pendik NiĢasta Sanayi A.ġ. idi. ġirketin yüzde
elli ortağı ise hakkındaki yargı kararları yok sayılan, önündeki engeller kaldırılan Cargill
ile BaĢbakan Erdoğan'ın dağıtımcısı olduğu Ülker Grubu idi...
1
Sabah, 8 Ağustos 2004.
2
www.pendiknisasta.com
ON ĠKĠNCĠ BÖLÜM
AC Ġ L K AD R O L Aġ M A PAR T Ġ S Ġ
3 Kasım seçimlerinden tek baĢına iktidar olarak çıkan AKP hükümeti, iktidarının
2.5 yılını geride bırakırken, bürokraside 32 bin 582'si açıktan, 11 bin 284'ü naklen, 37
bin 287'si sözleĢmeli ve 354'ü de geçici görevli olmak üzere tam 81 bin 507 atamayı
gerçekleĢtirmiĢti.
CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, AKP'nin devletin tüm hücrelerine
yayıldığı ve kadrolaĢtığı iddialarının yoğunlaĢtığı günlerde 20 bakanlığa ayrı ayrı soru
önergesi yönelterek, kaç atama yapıldığını sordu. BaĢbakanlık, UlaĢtırma, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı dıĢındaki bakanlıklardan gelen yanıtlar, kadrolaĢma
iddialarını doğrular nitelikteydi.
ATAMA YAPMAYAN BAKAN YO K
Erdoğan'ın deyimiyle atananlar "bir köĢeye, kenara konmuĢ" kiĢilerdi. AKP ise
bunları depolardan çıkartıp alıyordu. "Tıpkı tarihi eserlerin bazı sarayların depolarına
konulmasından sonra çıkartılması gibi." AKP'nin yaptığı iĢ buydu. "Bunu dahi
hazmedemiyorlardı." Erdoğan, bu kadroların dıĢardan hele de "uzaydan hiç
getirilmediğini" açıklıyordu. Öyle ya, "Mevcut baĢarılı olsaydı, bundan önceki
hükümetler baĢarılı olurdu..." Ortaya atılan kadrolaĢma iddialarının tamamı ise
BaĢbakana göre, "milletin aldatılmasından baĢka bir Ģey değildi.
Erdoğan'ın siyasi yasağı nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığı Ġstanbul BüyükĢehir
Belediyesi'ndeki bazı dava arkadaĢları, AKP'de, hatta kabinede karĢımıza çıkıyorlardı.
ĠĢte onlardan bazıları:
BaĢbakanlık MüsteĢarı Ömer Dinçer, ĠBB'de Erdoğan'ın danıĢmanı,
UlaĢtırma Bakanı Binali Yıldırım, Ġstanbul Deniz Otobüsleri iĢletmeleri (IDO)
Genel Müdürü,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, IGDAġ Yönetim Kurulu üyesi ve
Murahhas azası,
Tarım ve KöyiĢleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, IBB Veteriner ĠĢleri Müdürü,
AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin, IBB Genel Sekreter Yardımcısı, TeftiĢ
Kurulu BaĢkanı,
AKP Ġstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın, IBB Genel Sekreteri,
AKP Genel BaĢkan Yardımcısı Akif Gülle, IBB Personel ve Eğitim Daire
BaĢkanı,
AKP Kayseri Milletvekili Adem Baştürk, IBB Genel Sekreteri,
AKP Ġstanbul Milletvekili Hüseyin Beşli, IBB Basın DanıĢmanı,
AKP Sivas Milletvekili Selami Uzun, IBB Kontrol Daire BaĢkanı,
AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, IBB Yol Bakım Onarım Müdürü,
AKP Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı, IBB APK Daire BaĢkanı,
AKP KırĢehir Milletvekili Mikail Arslan, ĠBB Mesken Gecekondu Müdürü,
AKP Amasya Milletvekili Hamza Albayrak, ĠBB TeftiĢ Kurulu BaĢkanı,
TBMM BaĢkanvekili Nevzat Pakdil, ĠETT Genel Müdürü.
BÜRO KRASĠDE E ġ-DOST KOLONĠ SĠ
1
Cumhuriyet, 11 Haziran 2004.
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, ĠBB Emlak ve istimlak Daire BaĢkanı.
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
C U M H U R Ġ Y E T TAR Ġ H Ġ N D E B Ġ R Ġ L K
1
www.hazine.gov.tr
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
H AYAL Ġ Ġ H R AC AT Ç I L AR A G Ü N D O Ğ D U
Türkiye, 1980'li yıllardan bugüne değin hayali ihracat ger çeği ile hep karĢı
karĢıya kaldı. Bugüne kadar hayali ihracat sorunun çözülememesinde en büyük etken,
belli çıkar gruplarının sırtını siyasi iktidarlara dayamasıydı. Neredeyse çeyrek asırdır
çözüm bulun(a)mayan hayali ihracatı, yurtdıĢına hiçbir Ģekilde mal veya hizmet
gönderilmediği halde gönderilmiĢ gibi gösterilmesi; gönderilen malın miktar veya
fiyatının gerçeği yansıtmaması olarak tanımlayabiliriz. Hayali ihracatın yapılıĢ Ģekli,
kiĢilerin becerilerine ve yapıldığı zamana göre değiĢkenlik gösterebilir. Ancak
değiĢmeyen tek Ģey; devletin kaynaklarının belli kiĢilere aktarılması.
Ankara DGM BaĢsavcılığınca yürütülen soruĢturma kapsamında, kâğıt
üzerindeki ihracat iĢlemleri incelemeye alındı. Yabancı uyrukluların da içinde yer aldığı
bazı Ģirketlerin, Eximbank'ın ihracat kredi taahhütlerini sahte döviz alım belgesiyle
(DAB) kapattıkları belirlendi. ÇeĢitli banka Ģubelerinden açılan hesaplarla, yapılan fiktif
(kâğıt üzerinde) iĢlemler sonucunda 7 bin 388 adet sahte döviz alım belgesi
düzenledikleri belirlendi. Bu belgeler karĢılığında 1 milyar 2 milyon 538 bin dolar
tutarında dövizin yurda getirilmemesine karĢın getirilmiĢ gibi gösterilerek, Eximbank
kredi taahhütlerinin ve ihracat hesaplarının kapatıldığı belirlendi.
Maliye Bakanlığı TeftiĢ Kurulu'nun uyarısı üzerine Hazine MüsteĢarlığı, döviz
alım belgelerinin tamamının iptali yönünde kambiyo müdürlüklerine talimat verdi.
SoruĢturma dosyasında iptal edilmesi kararlaĢtırılan 7 bin 388 adet sahte döviz
alım belgesiyle ilgili suçlanan Ģirketler arasında, Nasco Nasreddin Holding A.ġ.,
Albaraka Türk Anonim ġirketi, Eze Zeytincilik, Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu
Anonim ġirketi, Ġhlas Bisanlar Bisiklet Sanayi ve Ticaret Anonim ġirketi dikkat
çekiyordu.
Ġ ġ G AL E D Ġ L E N H AZ Ġ N E AR AZ Ġ L E R Ġ TAK S Ġ T L E
S AT I L I Y O R
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, çevre suçlarına iliĢkin cezaların yasadan
iki yıl sonra yürürlüğe girecek olmasıyla 3 bin 200 belediye baĢkanının hapisten
kurtarıldığını itiraf ediyordu. 27-29 Eylül 2004 tarihinde Kızılcahamam'da yapılan AKP
3. ĠstiĢare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuyu değerlendiren Pepe, "Türkiye'de 3
bin 200 belediyenin 1700'ü AKP'ye 1600'ü ise muhalefet partisine (CHP) bağlı. Bunların
kaç tanesinin arıtma tesisi, düzenli çöp depolama yerleri var. Kanun çıkarsa 3 bin 200
belediye baĢkanı ertesi gün hapse girer" diyerek, iktidarın niyetini de ortaya koyuyordu.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, çevreyi kirletenlere iki yıl daha süre
verilmesini ise "ġimdi 'düzenli çöp tesisi, arıtma tesisi yapın' diyorsunuz. Ne kadar
zamanda yapacaksınız bunları? Bu boyacı küpü mü? AkĢamdan koyup sabahtan çı-
karacaksınız bunu? Süre lazım. Yani burada belediye baĢkanlarını düz duvara
tırmandırmanın manası yok" diyerek, zaman gerekçesine dayandırıyordu. [1]
2004'ün Ağustos ayında, Ġstanbul'da yaĢanan sel felaketinin ardından belediye
baĢkanlarına "Kaçak binaları hiç acımadan yıkın" talimatını veren Recep Tayyip
Erdoğan'ın bu düzenlemelerin ardından söylemi ne kadar inandırıcı olabilirdi ki?
AKP iktidarı, "suçlu" bulduğu önceki hükümet üyelerini birer birer Yüce Divan'a
sevk ederken, yirmi bine yakın yolsuzluk ve hortum sanığının affedilmesinin de ilk
adımını attı.
"Ekonomik suça ekonomik ceza" mantığına dayanan düzenlemeyle, Hazine'yi
zarara uğratanlar affedilecekti. Ancak, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilen
düzenlemenin yasalaĢtırılması süreci, yoğun tepki ve tartıĢmalar üzerine bekletmeye
alındı.
Hortumları keseceğini ve yolsuzlukların ümüğünü sıkacağını öne süren iktidar,
Türkiye'de yolsuzlukların temelini oluĢturan tüm suçları affedip ortadan kaldırarak,
"temiz toplum" yaratma hedefine ilerliyordu.
Yolsuzluklarla Mücadele Yasa Tasarısı yasalaĢtırıldığında affedilecek suçlardan
bazıları Ģöyleydi:
Zimmet, ihaleye fesat karıĢtırmak, kendi kurumuna mal satma, irtikap, rüĢvet,
rüĢvete aracılık, yetkili olmadığı bir iĢ için yarar sağlama, delilleri ve suç eĢyasını
ortadan kaldırma, nüfuz kullanma, evrakta sahtekârlık, sahte evrak düzenlemek, kamu
taahhütlerinde hile, ağır nitelikli dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı, sermaye piyasasında
1
Milliyet, 28 Eylül 2004.
haksız elde edilen para, haksız mal edinme, karapara aklama, banka batırılması ve
kaçakçılık....
D O K U N U L M AZ L I K B Ġ N AY I B I Ö R T Ü Y O R
3 . 5 M Ġ LY O N V E R G Ġ Y Ü K Ü M L Ü S Ü K U R TAR I L D I
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın vergi barıĢı adı altında getirdiği ve kendisinin
de yararlandığı af düzenlemesine iliĢkin yasanın görüĢülmesi sert tartıĢmalara sahne
oluyordu. Ancak, BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da affedileceğinden o günlerde
kimse haberdar değildi.
AKP'li birçok bakan ile yandaĢın bağıĢlanmasının yolunu açan Vergi BarıĢı
Yasası'nın TBMM Genel Kurulu'ndaki görüĢme tutanakları özetle Ģöyle:
CHP Grubu adına Prof. Oğuz Oyan (Ġzmir) - Vergi afları, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde çok da alıĢık olmadığımız bir uygulama değil; ancak, vergi aflarının Türk vergi
sistemindeki yeri, marazî bir nitelik taĢımaktadır; çünkü, bir vergi sisteminin doğru
iĢlediğinin en iyi kanıtı, en az vergi affı çıkarılmasıyla ölçülebilir. Türkiye'de eğer bu
kadar çok vergi affı çıkarmıyorsa, buradan bizim çıkaracağımız ilk sonuç, Türkiye'de
vergi sisteminin doğru düzgün iĢlemediği sonucudur.
ġimdi, önümüze gelen, bu "vergi barıĢı" namı altındaki af tasarısının genel
gerekçesine baktığımız zaman, orada da, Türkiye'nin, 2000 ve 2001 yıllarında yaĢadığı
ekonomik krizin ve bunun 2002'ye sarkan etkilerinin önemli bir gerekçe olarak
sunulduğunu görüyoruz. Eğer, Türkiye'de, aflar bu kadar sık yapılmamıĢ olsaydı ve
Türkiye'de vergi bilinci yerleĢmiĢ olsaydı, belki, bunu, gerçekten haklı bir gerekçe olarak
kabul etmek mümkün olabilirdi. Bunun tamamen haksız olduğunu söylemiyoruz; ama,
bu nedenle, Türkiye'de vergi afları ne yazık ki tek baĢına gelmiyor.
Bakınız, Türkiye'de, bu 36 affın önemli bir bölümü 1980 sonrasında yaĢandı.
Türkiye, 1981 ile 1998 arasında tam 11 adet vergi affıyla tanıĢtı. Bunun anlamı Ģu: 17
ya da 18 yılda 11 tane af demek, her iki yıldan daha sık aralıklarla, aflar aracılığıyla
vergi sistemine müdahale etmek demektir, ortalaması 21 ay; yani, Türkiye, 1980
sonrasında, bakınız, 21 ayda bir -iki sene bile değil- vergi affına baĢvurmak zorunda
1
www.maliye.gov.tr
bırakılmıĢtır.
Burada, eğri oturup doğru konuĢalım; yani, bu, sadece ekonomik kriz dolayısıyla
ortaya çıkan bir tasarı değil, Türkiye'deki bu alıĢılmıĢ yapı içinde, kanıksanmıĢ yapı
içinde, zincire yeni bir halka eklemekten ibaret bir olaydır. Af uygulamaları, âdeta, bir
uyuĢturucu etkisi yapmaktadır. Vergi affıyla geçmiĢe sünger çekme eylemini
yapıyorsunuz; ama, bu, gelecekteki tahsilatın da bir bölümüne sünger çekme anlamına
gidiyor; çünkü, her af yeni bir affı doğuran özellikler taĢıyor. Vergi kaçakçılığını
düzenleyen maddeyle ilgili af, bir Ģekilde, komisyonda değiĢikliğe uğratılmak istendi. Bu
afla getirilmek istenen neydi; sahte ya da yanıltıcı belge düzenleyenleri -namı diğer
naylon fatura düzenleyenleri- ve bunları basanları af kapsamı dıĢında bırakmak; ama,
bunları kullananları affın içerisine almaktı.
Bu maddeyi geri çekmeniz için, biz yeterli çabayı gösterdik; burada yine
önergemizi vereceğiz, geliniz, bu maddeyi metinden çıkarın. Çıkarmazsanız -ki,
muhtemelen, siz, burada, yeniden değiĢikliğe gideceksiniz- ne olur; bir kere, Maliye
Bakanı'nın da bu aftan yararlanması söz konusu olduğu için, komisyonda, buraya
"bilmeyerek" sözcüğünü ekleyerek; yani, bu fiilleri, kaçakçılık suçunu bilmeyerek
iĢleyen; yani, belgeyi bilmeyerek kullananları af kapsamına alarak, bilerek kullananları
af dıĢına atmaya çalıĢırsınız. Bu, tabiî, çok tehlikeli bir mecra.
BaĢkan - Sayın Oyan, lütfen toparlar mısınız?..
Oğuz Oyan (Devamla) - Temiz sayfa, Türkiye açısından önemlidir. O yüzden,
burada üzülerek söylüyorum, bu af tasarısı, çözdüğünden daha fazla sorun yaratmaya
adaydır. Sizi uyarı görevimizi yeniden yapıyoruz. TeĢekkür ederim. (CHP sıralarından
alkıĢlar)
AKP Grubu adına Mehmet Mustafa Açıkalın (Ġstanbul) - Bu tasarının ismi
"barıĢ tasarısı." Tasarının amacı, devlet ile iĢ dünyasının, kamu idaresi ile vatandaĢın
barıĢtırılması, geçmiĢ ihtilaflar ve alacaklarda belirli Ģartlarda sulhe ulaĢılması ve
geleceğe yeniden temiz bir sayfayla baĢlanılmasıdır. Gerçekten de bu -biraz önce ifade
edildiği üzere- bir baĢlangıçtır.
Vergi BarıĢı Kanunu Tasarısı, pek tabiidir ki, devlete katkı sağlamanın ötesinde,
ayrıca, bir vergi barıĢı mesajı da taĢımaktadır. Bu bir barıĢtır, bir uzlaĢmadır; iĢleyen ve
yeterince talep bulan bir sistem tesis etmek ihtiyacı da bulunmaktadır. Kanun
tasarısının birinci amacı, tahsilatın hızlandırılmasıdır; ikinci amacı, dava ve ihtilaf
safhasında olan alacaklar bakımından, tahsilat yanında, yargı merciinde önemli ölçüde -
180 bin adet- olduğu ifade edilen dosya ve ihtilaf sayısının azaltılmasıdır.
Bu tasarının vatandaĢlarımıza ve vergi mükelleflerimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AKP sıralarından alkıĢlar)
BaĢkan - Sayın Açıkalın, teĢekkür ediyorum.
CHP Grubu adına Birgen KeleĢ (Ġstanbul) - Çıkarılan af sınırsız olmamalıdır,
gerçekten bu olaylardan olumsuz yönde etkilenen kesimleri rahatlatmalıdır ve sahte
fatura kullananları kapsamına almamalıdır; ama, ne yazık ki, sahte fatura kullananlar bu
vergi kapsamına alınmıĢtır. Ayrıca, hiç ama hiç gündeme getirilmemesi gereken hayalî
ihracat da gündeme getirilmiĢtir ve tıpkı hayat standardında olduğu gibi, Plan ve Bütçe
Komisyonu'ndaki tartıĢmaların son zamanlarında bir önergeyle gündeme getirilmiĢtir,
tepki gösterilince de komisyondan çekilmiĢtir. KuĢkusuz, hatadan dönmek olumlu bir
yaklaĢımdır; ama, hayalî ihracatın ne olduğunu ve boyutlarının nerelere ulaĢtığını
düĢündüğümüzde, bunun gündeme getirilmesi bile -sonradan geri çekilmiĢ de olsa- bir
talihsizliktir. Nasıl oluyor da, hayalî ihracat yapanların, bu vergi affı kapsamına
alınmasını önerebiliyorsunuz?
Değerli arkadaĢlarım, yapmayınız; çünkü, gelecek kuĢaklara yapabileceğimiz en
büyük kötülük, yolsuzluk yapanların hesap vermediklerini ve yolsuzlukların yanlarına
kâr kaldığını onlara göstermemizdir. Bu nedenle, hayalî ihracat yapanlar cezalarını
çekmelidirler. Bankaların içini boĢaltanlar, her kuruĢu topluma ödemelidirler ve
özelleĢtirmeyi büyük bir yağma haline getirenler, bunun hesabını vermelidirler.
BaĢkan - TeĢekkür ediyorum Sayın KeleĢ.
CHP Grubu adına Kemal Kılıçdaroğlu (Ġstanbul) - Bu tasarının belki de en
anlamlı maddesi 2'nci madde. Anlamlı olmasının nedeni Ģu: Kamu alacakları
kesinleĢmiĢ, kiĢiler özgür iradeleriyle beyanlarında bulunmuĢlar Ģu kadar gelir elde ettik
diye; ama, elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını ödeyememiĢler Ģimdi, bu Vergi BarıĢı
Yasa Tasarısıyla bu alacakların bir kısmının alınması öngörülüyor, izin verirseniz
değerli milletvekilleri, son dört yılda beyan edildiği halde, tahakkuk ettiği halde tahsil
edilemeyen toplam vergilerin miktarına bakalım: 1998 yılında bu rakam 1 katrilyon 80
trilyon lira, 1999 yılında 3 katrilyon lira civarında, 2000 yılında 3 katrilyon lira, 2001
yılında da 4 katrilyon lira. 2002 yılının rakamları henüz Maliye Bakanlığının internet
sitelerinde yer almıyor, o nedenle o rakamı bilemiyoruz; ama, Ģöyle bir baktığımızda,
kiĢilerin beyan edip ödeyemedikleri vergilerin, bütçe açıklarının bu düzeye ulaĢtığı bir
ortamda hiç de küçümsenmeyecek rakamlar olduğu ortaya çıkıyor. ġimdi, izin
verirseniz, burada Ģu soruyu sormamız gerekiyor: Bu vergiler niçin tahsil edilemedi?
KiĢiler kazandılar, getirdiler Maliye Bakanlığı'na beyannamelerini verdiler, Ģu kadar gelir
elde ettik dediler; ama, Maliye Bakanlığı, burada, acaba, görevini yerine getirmedi mi?!
Bu tasarının, Ģu açıdan hiçbir anlamı yok: Bu vergiler de toplanamayacak değerli
arkadaĢlarım. Niçin ödesinler ki bu vergiyi! Bu vergiyi ödesinler diye, siz, neyle
sıkıĢtıracaksınız bu mükellefleri! Elinizde hiçbir Ģey yok ki doğru dürüst... O halde, bu
vergiden kimler yararlanacak; hapis tehdidi altında olanlar ancak bundan yararlanacak,
hapisten kurtulmak için. Eğer öyle bir tehdit yoksa, göreceğiz hep beraber, bu vergilerin
önemli bir kısmı buradan sağlanamayacak, elde edilemeyecek.
Bir baĢka yanlıĢlık -az önce, yine, burada ifade edildi- 36 kez af yasası
çıkarmıĢız, vergi affı yasası... Artık, toplum, öyle bir beklentiye girdi ki, yeni hükümet
kurulduğunda nasıl olsa bir af çıkacak, ben niye vergimi ödeyeyim... Böyle bir
beklentiye toplumu soktuğunuz andan itibaren, toplumda vergi bilimcini, maalesef,
yaygınlaĢtıramazsınız, sağlam raya oturtamazsınız.
CHP Grubu adına Ali Kemal Deveciler (Balıkesir) - Tasarının 7'nci maddesi ile
Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri daha önceki yıllara iliĢkin olarak vermiĢ oldukları
beyannamelerde, bildirdikleri matrahlarını, yıllar itibariyle, belli oranlarda artırdıklarında,
bunlar hakkında vergi incelemesi yapılmayacaktır ve artırım miktarları dıĢında da bu
mükellefler hakkında herhangi bir tarhiyatta bulunulmayacaktır. Aslında, bu madde,
önceki yıllarda vergi kaçırmıĢ bulunan, noksan beyanda bulunmuĢ ve kendisini
inceleme tehdidi altında gören mükelleflerin eksik beyanlarının belli bir kısmını
tamamlamak suretiyle ve bu tamamlamadan sonra yine gerçek matrahlarının
bildirilmeyen kısmını da affeden bir madde görünümündedir.
Burada Ģunu belirtmek istiyorum: Bu madde, kendisini inceleme tehdidi altında
gören kiĢileri, Ģirketleri rahatlatmaya yöneliktir; çünkü, küçük esnafımızın kazancı
bellidir. Tüm gelirlerini beyan eden, tüm gelirlerini kayıt içine alan, kazancının tamamını
beyannamesinde gösteren ve vergisini ödeyen bir mükellef düĢünelim; ama, bu tasarı
yasalaĢtığında, bu dürüst mükellef, acaba matrah artırımı yapayım mı yapmayayım mı
diye tereddütte kalacak ve belki de, kazancı olmadığı halde, korkarak, matrah
artırımında bulunup ek vergi ödemek zorunda kalacaktır; çünkü, Demokles'in kılıcı gibi,
devamlı olarak, bu küçük esnaf, kafasında bunu hissedecek, acaba matrah artırımı
yapmazsam vergi incelemesi olur da daha büyük ceza yer miyim düĢüncesiyle, olmayan
bir kazancın vergisini kat be kat ödemek durumunda bırakılacaktır.
Diğer taraftan ise, matrah artırımıyla kendisini incelemeden kurtaran, yapmıĢ
olduğu yüzde 30'luk matrah artıĢının belki 10 misli, 20 misli gelirini, kazancını kayıtdıĢı
bırakan mükellefler, Ģirketler, vergi denetiminden kurtarılmıĢ olacaktır.
"Sayın Bakanın da hakkında -ne yazık ki Sayın Bakanımı burada göremiyorum.
Ġsterdim ki, bu konuĢmalarımı yaparken Sayın Maliye Bakanım da burada koltukta
oturmakta olsun-...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BaĢkan - Sayın hatip, buyurun.
Ali Kemal Deveciler (Devamla) - ... Sayın Bakanın hakkında Ġstanbul Ağır Ceza
Mahkemesi'nde yargılanması devam etmekte olduğu suçlamayı ortadan kaldıran
maddeyi de kapsayan bir yasa tasarısıdır, vergi affı değildir. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkıĢlar)
Bu tasarının bu ilgili maddesi, kabul edildiğinde, halkımızın büyük bir kesimini
yaralayacaktır, kamu vicdanını sızlatacaktır. Bu tasarının kabul edilmesi durumunda,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaĢanmamıĢ büyük bir skandalı hep birlikte yaĢamıĢ
olacağız. Onun içindir ki, bu, ülkemiz için büyük bir skandal olacaktır. Çünkü, sahte,
naylon fatura suçlamasından kendisini kurtaracak ve Ġstanbul Ağır Ceza Mah-
kemesi'nde yargılanmakta olduğu bu davayı ortadan kaldırmaya ve kendini aklamaya
yönelik bir af getiren bir bakan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman
görülmemiĢtir arkadaĢlar (CHP sıralarından alkıĢlar). Onun için, bu bir ilktir. Bu
maddenin kabulü halinde, bizler, bu Meclis olarak hep birlikte bir ilki yaĢayacağız. Sayın
Bakan kendisini aklamıĢ olacaktır ve aklanmıĢ ve suçundan arınmıĢ bir Maliye Bakanı
olarak bundan sonraki görevini gönül rahatlığıyla, huzur içerisinde sürdürecektir.
Sayın AKP'li milletvekilleri, sizlere sesleniyorum: Hem partinizin ad ının AK Parti
olduğunu söylüyorsunuz hem "AK Parti olarak ak sayfa açacağız" diyorsunuz; ama, ne
yazık ki, bu söylemlerinizin hiçbirini tutmuyorsunuz. Görüyoruz ki, altmıĢ günlük
iktidarınızda, sizin söylemlerinizin aksine olan yasaları çıkarmaya çalıĢıyorsunuz.
Bugün de burada, naylon faturacıları, hayalî ihracatçıları da siz aklamaya
çalıĢıyorsunuz; ama ne yazık ki, hayvancıya, çiftçiye, esnafa, çalıĢanlara destekle ilgili
yasadan hiç bahsetmiyorsunuz. Nerede bu yasalar, soruyorum sizlere? (CHP s ı-
ralarından alkıĢlar)
BaĢkan - TeĢekkür ederim Sayın Deveciler.
Sayın Maliye Bakanımızın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Ġstanbul) - Sayın BaĢkan, kıymetli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ahmet Ersin (Ġzmir) - Bağırmayın, duyuyoruz!
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Devamla) - Duyabiliyor musunuz?
Ahmet Ersin (Ġzmir) - Bağırmanıza gerek yok; duyuyoruz.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Devamla) - TeĢekkür ediyorum, iyi duyun...
(AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Muhterem arkadaĢlar, burası millî iradenin tecelli ettiği yer, burası ciddî bir
kürsü; milletvekilliği de ciddî bir iĢ. (AK Parti sıralarından alkıĢlar) Burada söylenilenler
çok önemli; kimsenin, milletin huzurunda yalan söylemeye hakkı yok burada. (AK Parti
sıralarından alkıĢlar)
Bizim muhalefete saygımız var ve dikkatle hepsini dinliyoruz, dinlemeye de
devam edeceğiz ve faydalandıklarımızdan dolayı da teĢekkür edeceğiz; ama, bir Ģey
hariç, burası iftira kürsüsü değil (AK Parti sıralarından alkıĢlar). Ya okuduklarını
anlasınlar yahut da iftira etmesinler (AK Parti sıralarından alkıĢlar).
Muharrem Doğan (Mardin) - Naylon fatura ne oldu Sayın Bakan?
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Devamla) - Gelen tasan, ne hükümetin
komisyona gönderdiği tasarı ne komisyondan çıkmıĢ olan tasarı ne de burada verilecek
önergeler olursa ondan sonraki tasan, asla ve kat'a, Maliye Bakanı'nı aklamıyor (AK
Parti sıralarından alkıĢlar). Böyle bir Ģeyi de ne düĢünürüz ne yaparız. Biz, AK Parti
hükümetiyiz; karıĢtırılmasın...
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkıĢlar)
Bundan sonra, sizleri bilgilendirmek için tekrar huzurlarınıza gelebilirim; yalnız
bu konuya açıklık kazandırmak için geldim.
Beni dinlediğiniz için hepinize teĢekkür ediyorum; sağ olun, var olun (AK Parti
sıralarından alkıĢlar).
Muharrem Doğan (Mardin) - Naylon faturadan bahsetmediniz!
CHP Grubu adına Kemal Kılıçdaroğlu (Ġstanbul) - Bu tasarının gerçek anlamda
anlam ifade edebilmesi için tasarının yasalaĢmasından sonra insanların artık yanlıĢ
beyanda bulunmamaları gerekir, ona yönlendirmemiz gerekir, devlet ile yurttaĢ arasında
barıĢı sağlamak gerekir, karĢılıklı güveni ve itimadı tesis etmek gerekir. Bana söyler
misiniz lütfen, bu yasa tasarısının içinde, naylon faturayı engelleyebilecek ciddî bir
hüküm var mı; yok, eski hükümler duruyor. Eski hükümler, naylon faturacılığı engelledi
mi; hayır. Peki, engellemek için bir Ģey getiriyor musunuz; hayır. Peki, bunun adı ne;
vergi barıĢı. ArkadaĢlar, bunun neresi barıĢ?!
Ünal Kaçır (Ġstanbul) - Madde üzerinde...
Kemal Kılıçdaroğlu (Devamla) - Tabiî, madde üzerinde konuĢuyorum, Katma
Değer Vergisiyle ilgili konuĢuyorum. ġimdi, bakın değerli arkadaĢlar, eğer Katma Değer
Vergisi iadesini bugünkü sistemde sürdürürsek, devletin soyulmasına açıkça çanak
tutmuĢ oluruz. Katma Değer Vergisi denetimini yapabiliyor muyuz yeteri kadar?
Aklımıza bu soru gelir. Yeteri kadar denetim elemanı vardır, Maliye Bakanlığı, denetim
elemanları aracılığıyla denetler. Hepimiz de biliyoruz ki, Maliye Bakanlığı'nın denetim
elemanlarının sayısı çok sınırlıdır ve çok azdır ve inceleme oranımız yüzde 1,5-2
civarındadır, bütün mükellefleri inceleme oranımız.
Eğer, siz, vergi yasalarında ciddî önlemler getiremezseniz, artık bundan böyle,
vergi affı projeleri, yasa tasarıları, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündeminden eksik
olmaz değerli arkadaĢlar. Neden eksik olmaz; çünkü, naylon faturacılık yine bütün
hızıyla devam edecektir, Katma Değer Vergisi iadeleri yoluyla yine devlet soyulacaktır,
milyarlarca, katrilyonlarca lira paralar gidecektir ve biz, vergi toplamak için yine
gideceğiz mükellefe, âdeta ona Ģantaj yapacağız: Matrahını artır; artırmazsan, kusura
bakma, seni incelerim... Böyle devlet anlayıĢı, böyle devlet ciddiyeti olmaz değerli
arkadaĢlar.
Ben, fazla bir Ģey söylemek istemiyorum; çünkü, bu tasarı, Cumhuriyet Halk
Partisi'nin tasarısı değil, bu tasan, adaleti ve kalkınmayı kendisine ilke edindiğini
söyleyen değerli partinizin tasarısıdır. Sizlere hayırlı olsun arkadaĢlar.
TeĢekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkıĢlar)
BaĢkan - Sayın Kılıçdaroğlu, teĢekkür ederim.
CHP Grubu adına Enis Tütüncü (Tekirdağ) - AKP'nin Ģimdiye kadarki
icraatlarında ortaya çıkan bir çeliĢkiye dikkatlerinizi çekmek istiyorum. AKP, bilindiği
gibi, yolsuzlukların önlenmesinde büyük iddialar ortaya koymuĢtur; ancak, hükümet
kurulduğundan bu yana, haksızlıklar ve yolsuzluklar konusunda geniĢ halk kesimlerinde
yerleĢmiĢ, kabul görmüĢ değer yargılarına, duyarlılıklarına, hatta tepkilere göz kapatan
bir tutum sergiliyor, öyle görüyorum. Örneğin, geçenlerde, malî miladın kaldırılması
konusunda, AKP, söz verdiğini ileri sürerek kayıtdıĢı ekonomiyi serbest bırakan, hatta
bir bakıma teĢvik eden yasal düzenlemeye giderken, milletvekili dokunulmazlığının
sınırlandırılması konusunda vermiĢ olduğu sözü es geçmiĢtir. ġimdi ise, görüĢmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla toplum vicdanında derin yaralar açmıĢ olan naylon fatura
kullanma skandalına af getirmek istiyor.
Naylon fatura kullanılması, kamu vicdanında, devleti dolandırma ve hazineyi
soyma olarak kabul edilen bir olay değil mi?! Böylesine yerleĢmiĢ bir kanı, kabul
görmüĢ bir düĢünce mevcut değil mi?! AKP'ye oy veren saygıdeğer vatandaĢlarımı,
ben, Ģimdi, Ģöyle düĢünmek istiyorum; ama, gönlüm varmıyor; nasıl düĢüneceğiz...
ġimdi, AKP, naylon fatura kullananlar ile bir taraftan ekonomik kriz alt ında ezilmiĢ,
depremler altında yıpratılmıĢ namuslu vergi mükellefini aynı kefeye koyan bir tavır ve
davranıĢ sergiliyor; AKP'nin durumu bu. Yani, AKP'ye oy veren geniĢ halk kesimi bunu
kabul edebilir mi?! GeniĢ halk kesiminin vicdanında, bu tavır ve davranıĢ, acaba, nasıl
olumsuz yansımalara yol açar; bunu düĢünmenizi rica ediyorum.
BaĢkan - TeĢekkür ederim Sayın Tütüncü.
CHP Grubu adına Ali Topuz (Ġstanbul) - Sayın BaĢkan, sayın milletvekilleri;
görüĢmekte olduğumuz kanun tasarısının en tartıĢmalı ve en dikkat çekici maddesi
14'üncü maddedir. Bir baĢka deyiĢle, 14'üncü madde, bu tasarının asıl amacını
saptırmaya dönük, olumsuz bir etki yapmaktan baĢka hiçbir olumlu içerik
taĢımamaktadır. KeĢke, bu 14'üncü madde bu tasarının içinde olmasaydı. Bu, hem
Parlamentomuz için hem milletvekillerimiz için hem toplumumuz için daha hayırlı bir iĢ
olurdu. Daha önceki maddelerin konuĢulması sırasında bir arkadaĢımızın burada
yaptığı konuĢma üzerine, Sayın Maliye Bakanı heyecanlanarak ve sinirlenerek kürsüye
fırlayıp bir konuĢmamıĢ olsaydı, bu madde üzerinde yapacağım konuĢmayı daha baĢka
türlü yapacaktım. Sayın Maliye Bakanı bu kürsüye gelerek, bence, çok büyük hatalar
iĢledi. Sayın Maliye Bakanımız, milletvekilliğinin ciddî bir iĢ olduğunu hatırladı; ama,
bakanlığın da çok ciddî bir iĢ olduğunu unuttu (CHP sıralarından alkıĢlar). Sayın Maliye
Bakanı, bu kürsünün bir iftira kürsüsü olmadığını söyledi; ama, bu kürsüden gerçekdıĢı
ifadelerde bulunmayı yeğledi.
Değerli arkadaĢlarım, Sayın Bakan, burada, ne hükümetin metninde ne de
komisyondan Genel Kurula aktarılan metinde kendisinin aklanmasına dönük hiçbir
hükmün bulunmadığını ifade etti. Sayın Bakan, zaten, bu konular ilk defa basına
aktarıldığı zaman da, kendisiyle bu iĢin ilgisinin olmadığını, hayretler içerisinde "acaba
ben de mi bundan yararlanıyordu muĢum, hele bir inceleyeyim" diyerek, bu konuda ne
kadar samimiyet dıĢı bir davranıĢ içerisinde olduğunu kanıtlamıĢtı. Değerli
arkadaĢlarım, kanun tasarısının 14'üncü maddesiyle açıkça, Sayın Bakan'ı,
yargılanmakta olduğu bir suç dolayısıyla, bu kanunun uygulayacağı hükümlerden muaf
tutmuĢtur; yani, yargılandığı suç, bu kanun tasarısıyla suç olmaktan çıkarılmıĢtır, kasıt
budur; hükümetin gönderdiği tasarının içeriği budur. Bunu hiç kimse baĢka türlü
yorumlayamaz, baĢka yerlere çekemez. Zaten Sayın Bakan da bunun böyle olduğunu
anladı, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerinin bir kısmı da bunun böyle
olduğunu anladı, bizim orada yaptığımız konuĢmadan sonra hemen Sayın Bakan'ın bu
kanun tasarısı kapsamı dıĢına çıkarılmasıyla ilgili önerge vereceklerini söylediler; ama,
sonra o önergeyi vermediler; baĢka bir önerge verdiler (AK Parti sıralarından "kim"
sesi).
Ali Kemal Deveciler (Balıkesir) - Canikli...
Ali Topuz (Devamla) - Komisyon üyeleriniz bilir, kim olduğunu onlara sorun, o
arkadaĢlarınız size söyler. Komisyonda düzenleme yapılırken, Sayın Bakan'ın
konusunun bu kanun tasarısı kapsamı dıĢına çıkarılmasına dönük bir gayret sarf edildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'na gelen yeni metin -bir yoruma göre- Sayın
Kemal Unakıtan'ın bu kapsam dıĢında kaldığını ifade ediyor; bir kısım arkadaĢlarımızın
yorumu öyle, bir kısım arkadaĢlarımızın yorumu bu noktada onlarla mutabık değil. ġunu
ifade etmek istiyorum: Ne olursa olsun, hükümetin iradesi, Bakan’ın iradesi, kendisini
burada affettirmeye dönüktür; zorlandığı için bu aftan kurtulma çarelerini aramıĢtır;
Değerli arkadaĢlarım, hanginiz seçmenin önüne gittiniz de, biz, naylon fatura suçlarını
ortadan kaldıracağız dediniz; bir taneniz kalkıp bunu söyleyebilir mi?! (CHP
sıralarından alkıĢlar) Eğer, siz, naylon faturaları affedeceğiz deseydiniz, Ģuraya 363
kiĢiyle gelme imkânınız olabilir miydi?.. (CHP sıralarından alkıĢlar) ġimdi, siz, buradan
çıkıp, halkın önüne gidip, "evet, biz naylon fatura verenlerin bir kısmını affettik"
diyebilecek misiniz, diyebilecek misiniz? (AK Parti sıralarından "yok böyle bir Ģey"
sesleri, gürültüler)
Değerli arkadaĢlar, bakınız...
Nusret Bayraktar (Ġstanbul) - Yok öyle bir Ģey!
Ali Topuz (Devamla) - Sevgili Adalet ve Kalkınma Parti'li milletvekilleri; lütfen,
sadece, kendi yöneticilerinizin ve bakanlarınızın size söylediklerini doğru olarak kabul
etmeyin, bizim söylediklerimizin de doğru olabileceğini düĢünerek, bir kere, iki kere, üç
kere düĢünün, o zaman, göreceksiniz ki, siz, naylon fatura kullananlara af
getiriyorsunuz. (AK Parti sıralarından "alakası yok" sesleri) Nasıl alakası yok efendim!
Nasıl alakası yok, nasıl alakası yok! (AK Parti sıralarından gürültüler) Eğer, siz, bunu
anlamakta güçlük çekiyorsanız...
Ayhan Zeynep Tekin (Adana) Heyecanlanmayın...
Nusret Bayraktar (Ġstanbul) - Söylediklerinizle alakası yok.
BaĢkan - Sayın milletvekilleri...
Ali Topuz (Devamla) - ...müsaade edin, güçlük çekenler gelsinler, biz, onlara,
bunun aslının ne olduğunu gösterelim; yoksa, biz, burada olmayan bir Ģeyi mi
söylemeye çalıĢıyoruz!
Değerli arkadaĢlarım, isyanınızı anlıyorum; ben de sizin yerinizde olsam, belki,
böyle isyan etme duygusu taĢırdım. Ġncelemediğiniz, ayrıntısını bilmediğiniz bir konuda,
söylenenlerin de doğru olabileceğini hiç kabul etmeden, burada hüküm veriyorsunuz
(AK Parti sıralarından gürültüler).
Ayhan Zeynep Tekin (Adana) - Hep siz biliyorsunuz, biz hiçbir Ģey bilmiyoruz!
Nurettin AktaĢ (Gaziantep) - Doğru ise, değerlendiririz.
BaĢkan - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.
Ali Topuz (Devamla) - Ne olursunuz, bir defa söylediğinizi bir inceleyin, bir 24
saat düĢünün Hanımefendi; bir düĢünün, bir okuyun ne olduğunu, bir anlayın (AK Parti
sıralarından "inceliyoruz" sesleri, gürültüler).
Ayhan Zeynep Tekin (Adana) - Biz, sizi anlamıyoruz!
Ali Topuz (Devamla) - Değerli arkadaĢlarım, tabiî, hoĢunuza gitmiyor
söylediklerimiz. Bizim bütün çabamız Ģudur: Yolsuzluklarla mücadele etmek için daha
birkaç gün önce, hep beraber, burada bir araĢtırma komisyonu kurulması için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Ali Topuz (Devamla) - Birkaç dakika izin verir misiniz Sayın BaĢkan...
BaĢkan - Buyurun Sayın Topuz, devam edin efendim.
Ali Topuz (Devamla) - Bu araĢtırma komisyonu, bilgi toplayacak, çok geniĢ
çapta çalıĢacak, yeni bilgilere ulaĢacak, yeni delillere ulaĢacak ve onların üzerine
yürüyerek yolsuzlukla mücadele edecek. Kararlı olduğunuzu ifade etmek için de burada
söylenmesi gereken her Ģeyi söylediniz.
Yeni bilgi arayacağınıza hazır elinizde birtakım bilgiler var; bu bilgiler, bir sürü
yolsuzluğun yapıldığını gösteriyor; haydi bakalım bu bilgilerden yararlanarak niye bunun
üstüne gitmiyorsunuz?! Neden gitmiyorsunuz?! (CHP sıralarından alkıĢlar) Ne zaman
gideceksiniz? Yoksa, üzerine gittiğiniz zaman içinizdeki birtakım insanlara burada
dokunacak diye mi korkuyorsunuz? (CHP sıralarından alkıĢlar; AK Parti sıralarından
"alakası yok" sesleri, gürültüler) Evet, iddia ediyorum, bir kısmınıza dokunacak diye
korkuyorsunuz.
Ayhan Zeynep Tekin (Adana) - Korkar bir halimiz var mı?!
Ali Topuz (Devamla) - Değerli arkadaĢlar, hep kendinizi esirgemeye
çalıĢıyorsunuz. Dokunulmazlıkların zaten kaldırılmasıyla ilgili öteleme gayretinizin ne
olduğunu zaten anlıyoruz. Siz zannediyorsunuz ki, zaman içerisinde bütün suçlarınızı
yasayla ortadan kaldırırsınız, ondan sonra da dokunulmazlıkların kaldırılmasına hacet
kalmaz veya dokunulmazlıkları da böyle kaldırdık dersiniz.
Sizi, bu tarihî kürsüden uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onuruyla,
onun tarihten gelen gururuyla oynayacak davranıĢa alet olmayın. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkıĢlar)
BaĢkan - TeĢekkür ediyorum Sayın Topuz.
AKP Grubu adına Salih Kapusuz (Ankara) - Sayın BaĢkan, değerli milletvekili
arkadaĢlarım; saat 15.00'ten beri, Meclisi'miz, en ciddî konuları tartıĢmaya devam
ediyor. Bu kadar uzun süredir çalıĢan bu Meclis'te, elbette, konuĢmacıların, zaman
zaman tansiyonlarının yükseldiğini ve amacını aĢan konuĢmalarda ifadelerin dahi yer
alabildiğini görebiliyoruz (AK Parti sıralarından alkıĢlar). Ancak, ifade etmek istediğim
husus Ģudur ki, insanlar, bazı değerlendirmeleri yaparken, birazcık da, insaflı ve
vicdanlı olmalıdır. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Değerli arkadaĢlar, Ģimdi, bakıyorum da, tasarının görüĢmeleri baĢladığı andan
Ģu ana gelinceye kadar belirli noktalara odaklandık. Sayın Bakan'ımızla ilgili bir itham
ve iddia, ar-2M kasından, bu, 15'inci maddeyle ilgili ne idiğü tam anlaĢılmıĢ olduğunu
zannetmediğim değerlendirmeler ve benzeri konulara özellikle her maddede atıfta
bulunuldu.
Mustafa Özyurt (Bursa) - iĢinize gelmedi!
Salih Kapusuz (Devamla) - Değerli arkadaĢlar, Ģimdi, öncelikli olarak Ģunu ifade
etmek isterim ki, değerli grup yöneticilerimizin önüne de gelmiĢtir, bu konuyla ilgili
verilmiĢ bir önergemiz var. Önergemiz, biraz sonra okunacak ve oylanacak; fakat, ben,
burada, kamuoyunun yanlıĢ bilgilenmemesi için birkaç hususu açıklamak istiyorum.
Sayın Bakan'ımızın biraz önce yapmıĢ olduğu açıklamayı belki arkadaĢlarımız yeterli
bulmadılar, belki de hissi buldular, bunu da saygıyla karĢılarız; ama, bir sayın bakan ki,
komisyonda bunu geniĢ bir Ģekilde anlatmıĢsa, kendisiyle alakalı olmadığını ifade
etmiĢse, yetmemiĢ, kamuoyunu bilgilendirmek adına bir basın açıklaması göndermiĢse,
hâlâ bunlar açıkça orta yerde bilinirken ve dururken, bu konuya bu kadar yoğunlaĢmak,
kanaatim odur ki, birazcık haksızlık oluyor. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Değerli arkadaĢlar, elbette, yargıda karar haline gelmemiĢ bütün iddialar, sadece
iddiadan ibarettir. Hüküm giymek, mahkemenin, bağımsız yargının kararıyla sonuçlanır.
Hüseyin Güler (Mersin) - Ne alakası var?!.
Salih Kapusuz (Devamla) - ġu anda, bir dava süreci devam ediyor.
Zannedersem birçok arkadaĢımızla ilgili, değiĢik konularda davaların olması da
mukadderdir, gayet de doğal. Dolayısıyla, değerli arkadaĢlar, bakınız, Ģimdi, size bir
Ģey soracağım: Siz bir bankanın yöneticisi olsanız, ihracatçı bir firmaya kredi verseniz,
sizin kredi vermiĢ olduğunuz o firmada, herhangi bir Ģekliyle bir naylon fatura bulunsa,
siz, o banka- 215 yi, o banka yönetimini suçlayabilir misiniz? (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkıĢlar) insaf edin yahu... (CHP sıralarından "suç iĢlemiĢse suç"
sesleri) insaf edin arkadaĢlar... Sayın Bakan, bir özel finans kurumunda yönetimde
bulunuyor; onların iĢlem yaptıkları herhangi bir firmayla ilgili olarak da, iddia edilen bir
rapora istinaden, bir dava gündemde duruyor. Bu dava, daha henüz kesinleĢmemiĢ.
Hüseyin Güler (Mersin) - Çok masumane!..
Salih Kapusuz (Devamla) - Bu kadar alenen, her Ģey ortadayken, Sayın Bakan
bakanlık görevinde olmasa, siz, ne Kemal Unakıtan'ı tanıyacaktınız ne bu meseleyi
konuĢacaktınız; ama, sizi bu noktaya çeken Ģey -üzülerek ifade edeyim ki- taĢıdığınız
kimlik ve görevdir; Sayın Unakıtan'ın milletvekili olması ve bakan olmasıdır. Değerli
arkadaĢlar, istirham ediyorum, milletvekillerine gelince bu kadar acımasız olmayalım.
Hepimiz aynı gemideyiz, aynı görevde bulunuyoruz. Ġnsanların hatası varsa, yanlıĢı
varsa, sonuna kadar arkasında dururuz, ne gerekiyorsa yaparız; ama, sadece sıfatı
milletvekilidir diye, bakandır diye, kesinleĢmemiĢ -biraz önce örneğini verdiğim gibi, siz,
bir banka müdürünü, ihracat yapan bir firmaya birileri sahte fatura verdiğinden dolayı
nasıl sorumlu tutamazsanız- bir konuda, Sayın Bakan'ımızı da, bu manada, sorumlu
tutma hakkınız yoktur. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Değerli arkadaĢlar, ben inanıyorum ki, hiçbir dürüst esnaf, tüccar, sanayici
kendisinin isminin lekelenmesini, kötü iĢlere bulaĢmasını istemez; ama, Türkiye'de iyi
yönetim sergileyemeyen iktidarlar, üzülerek ifade edelim ki, birçok dürüst insanı iĢ
sahibi iken iĢsiz ettiler, periĢan ettiler. Birçok insan sürekli küçülmek mecburiyetinde
kaldı. Dolayısıyla, bu insanların, Ģu anda problemleri var. Biz istiyoruz ki, bu problemle -
re çözüm bulalım. Elbette, bu çözümü bulurken, bu sosyal olayların, vergiye taalluk
eden hususların, bıçak gibi, fizikî olay gibi birbirinden ayrıĢtırılması da mümkün değildir.
O halde, ne yapacaksınız; bir ortalama yol bulacaksınız.
Siz, baĢından beri bir Ģey söylüyordunuz, bu yasada adalet yok diyen, Ģu
maddede adalet yok diyen arkadaĢlarıma bir hatırlatmada bulunuyorum, evet,
Hükümetimizden bir tasarı geldi, bu tasarıda farklılıklar vardı, biz, milletvekili arkadaĢlar
olarak, Genel Kurul'da bunu düzeltiyoruz.
Yani, el insaf derken, istirham ediyorum, bu konularda...
Bakın, farklı düĢündüğünüz konularda bizi ikaz edin, biz bunlara saygı
gösteriyoruz, inĢallah, birlikte düzenlemek istediğimiz birtakım konularla ilgili olarak da,
elbette, sizlerin katkılarını, her seviyede bekleyeceğiz.
Bir husus daha var ki, bizim, hiçbir korkumuz yok arkadaĢlar. Sayın Genel
BaĢkanımız baĢta olmak üzere -bütün milletvekilleri, bu 363 kiĢi huzurlarınızda-
bakanları ve milletvekilleriyle, bizden aradığınız her Ģeyi, sonuna kadar arayın; ama,
aradığınız o yanlıĢlıkları, burada bulmayacaksınız, bulamayacaksınız, çok açık. (AK
Parti sıralarından alkıĢlar)
Anadolu'da bir tabir var...
Haluk Koç (Samsun) - Sevgili BaĢkanım, yargı karar versin...
Salih Kapusuz (Devamla) - Evet, Sayın Koç, zaten biraz önce sizin Sayın
Bakan'ımızla ilgili dediğiniz konuyu ben de söyledim, doğru; arkadaĢım çıktı...
Haluk Koç (Samsun) - Hep beraber açalım önlerini.
Salih Kapusuz (Devamla) -... Yargı karar vermediği halde yargıçlık yaptı,
yargıladı (AK Parti sıralarından alkıĢlar).
Biz Ģunu söylüyoruz: ArkadaĢlar, değerli dostlar, Ģunu yapalım, yargılayıcı
olmayalım, biraz anlayıĢlı olalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
BaĢkan - TeĢekkür ederim Sayın Kapusuz.
ġahsı adına, Ġstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun efendim (CHP
sıralarından alkıĢlar).
Ali Topuz (Ġstanbul) - Tekrar huzurunuza çıkmak zorunda kaldığım için beni
bağıĢlayın; ama, mecbur kaldığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaĢlarım, gerek Sayın Bakan gerekse Sayın Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcüleri, bize hitaben "kendinizi yargı yerine koyup bizi suçluyorsunuz"
ifadesinde bulundular...
Salih Kapusuz (Ankara) - Yargılamayın dedim.
Ali Topuz (Devamla) - "Yargılamayın" dediler. Oysa, bizim yargılamaya niyetimiz
yok, yargının önüne çıkın diyoruz size...
Salih Kapusuz (Ankara) - Çıkıyoruz iĢte.
Ali Topuz (Devamla) - Yargıdan kaçmayın diyoruz size.
Ġsmail Bilen (Manisa) - Kaçan yok efendim.
Ali Topuz (Devamla) - ġu iddianame ve devam eden davaya göre, Sayın
Bakanın yargı önüne çıkıp aklanma yolunu seçmesi yerine, bu kanun tasarısıyla suçunu
ortadan kaldırmaya çalıĢtığını Ģimdi size ispat edeceğim.
Burada "bilerek iĢleyenler bu kanun kapsamı dıĢındadır" denirken, Sayın Kemal
Unakıtan'ın, Ģu elimdeki iddianamede belirtilen suçunun zaten bilerek iĢlenmiĢ bir suç
olduğu tespit edildiği için dava açılmıĢ, dolayısıyla, bu, bu kanunun kapsamına
girmeyecekti; ama, Ģimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sayın milletvekilleri, grup
baĢkanvekillerinin imzasıyla buraya bir önerge sunmuĢlar.
Biraz evvel benim konuĢmalarıma karĢı biraz Ģüpheyle bakan Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaĢlarımın can kulağıyla dinlemesini rica ediyorum.
"Vergi Usul Kanunu'nun 359'uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002
tarihinden önce iĢleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaz, soruĢturma aĢamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmıĢ bulunan
kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleĢmiĢ mahkûmiyet kararları infaz edilmez." Ne
demektir bu?! (CHP sıralarından alkıĢlar) ġunun cevabını bana verin, bu ne demektir?!
K. Kemal Anadol (Ġzmir) - Bilerek iĢleyenler!
Ali Topuz (Devamla) - Bu, naylon fatura dolayısıyla suçlanmıĢ olan herkesin
suçunu ortadan kaldıran bir belgedir; Sayın Kemal Unakıtan’ın da suçunu ortadan
kaldıran bir belgedir. Bunu kabul edecek olursanız, Sayın Kemal Unakıtan mahkemeye
gitmeyecek. Biz, Kemal Unakıtan’ın suçlu olduğunu, burada bir savcı sıfatıyla
söylemiyoruz, devam etmekte olan bir yargı iĢleminin önüne engel çıkarmayın, bırakın
gitsin, suçsuzluğunu orada kanıtlayacaksa kanıtlasın, kanıtlayamayacaksa da cezasını
çeksin diyoruz.
Siz, Ģimdi, bu maddeyle, Sayın Kemal Unakıtan'ı daha evvelki maddeyle
yeterince kurtaramadığınız gibi bir komplekse kapılmıĢ olmalısınız ki ya da Kemal
Unakıtan'la beraber baĢka birtakım insanları da bu kanunun kapsamı dıĢına çıkarmak
gibi bir amacınız olduğu için veya öyle birtakım telkinlerin altında kaldığınız içindir ki,
buraya, bu fıkrayı getirdiniz.
ġimdi, Halep oradaysa, arĢın burada; samimiyetiniz, dürüstlüğünüz ve
yolsuzluklara karĢı tavrınız, bu önergenin oylaması sırasında ortaya çıkacak. Bu
önergeyi oyladığınız takdirde, sizin kamuoyu önüne çıkabilme yüzünüz kalmayacaktır;
çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her gittiğiniz yerde, bu yaptığınız Ģeyi millete
anlatacağız, bunun hesabım veremeyeceksiniz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkıĢlar)
BaĢkan - Sayın Topuz, teĢekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanlığı'na
GörüĢülmekte olan kanun tasarısının 14'üncü maddesinin madde baĢlığının
"Uygulanmayacak hükümler" olarak, (1) numaralı fıkrasının da aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmesini ve (2) numaralı fıkrasında yer alan "...5, 6..." ibaresinin fıkra hükmünden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaĢları
"1- Vergi Usul Kanununun 359'uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.08.2002
tarihinden önce iĢleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaz, soruĢturma aĢamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmıĢ bulunan
kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleĢmiĢ mahkûmiyet kararlan infaz edilmez."
BaĢkan - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
Plan ve Bütçe Komisyonu BaĢkam Sait Açba (Afyon) -Takdire bırakıyoruz.
BaĢkan - Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Ġstanbul) – Katılıyoruz efendim. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkıĢlar[!])
Ali Topuz (Ġstanbul) - Bravo, Sayın Bakan!..
Ali Kemal Deveciler (Balıkesir) - Hayırlı olsun, hayırlı!..
Ġzzet Çetin (Kocaeli) - Onlar hortumcuydu, siz nayloncusunuz!
Kemal Anadol (Ġzmir) - Naylon parti bu, AK Parti değil; naylon parti!..
(CHP Grubu milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)
BaĢkan - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüĢmeler tamamlanmıĢtır.
Sayın milletvekilleri, Vergi BarıĢı Kanunu Tasarısı'nın oylamasına 206 milletvekili
katılmıĢ, 205 kabul ve 1 çekimser oy kullanılmıĢtır. Böylece, tasan kabul edilmiĢ ve
kanunlaĢmıĢtır. Hayırlı olsun. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Sayın Bakan'ın teĢekkür için konuĢma talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan'ım. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Ġstanbul) - Sayın BaĢkan, kıymetli milletvekilleri;
önce, bu Vergi BarıĢı Kanunu Tasarısı'nı kabul ettiğiniz için hepinize çok teĢekkür
ediyorum ve hepinizi tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
ġimdi, biz, bu kanun tasarısını kabul etmekle ne yaptık? Bunu kabul etmekle, bir
defa, acil eylem planımıza bakın, orada bir ayda Ģunu yapacağız, iki ayda Ģunu
yapacağız, üç ayda Ģunu yapacağız diye milletimize biz bir söz verdik. Bir ayda malî
milat ve Nereden Buldun Kanunu'nu kaldıracağız dedik, elhamdülillah sayenizde
kaldırdık. (AK Parti sıralarından alkıĢlar) Üç ay içerisinde de vergi barıĢını getireceğiz
dedik, iki ay içerisinde getirdik ve onu da iki ayda kabul ettiniz. (AK Parti sıralarından
alkıĢlar)
ġimdi, burada iki zihniyet gördük; vatandaĢının derdine derman olanlar,
vatandaĢının derdine derman olmayanlar. (AK Parti sıralarından alkıĢlar) Bu kadar
kolay, bu kadar basit! Bugün, vergi barıĢını kabul ettiniz, yarın da, inĢallah, yine,
huzurunuza vergi yansını getireceğiz. Ne demek vergi yarıĢı; bu ülkede, vergisini,
düzgün, kaçırmadan, namuslu bir Ģekilde ödeyen vatandaĢımızın da vergisinde indirim
yapacağız, bunu da getireceğiz. (AK Parti sıralarından alkıĢlar)
ġimdi, naylon fatura... Naylon fatura... Naylon faturaya en b üyük savaĢı biz
açarız; çünkü, biz, biliyoruz. Biz, özel sektörden, esnaflıktan, sanayicilikten geldik,
milletin içinden geldik, milletin derdini biliyoruz. Naylon faturayla savaĢ baĢka türlü olur.
Sivrisinekle mücadele, sivrisinek avlamakla olmaz, bataklığı kurutmakla olur. Naylon
faturayı doğuran sebepleri ortadan kaldırmakla naylon faturayla savaĢ edilir, yoksa, o
nayloncu, bu nayloncu diye birçok masum vatandaĢı zulüm altında bırakmak, inletmek,
mahkeme kapılarında, hapishane kapılarında çürütmek, hakiki mücadele değildir. Onun
için, biz, her Ģeyin akıllıcasını yapağız. Bizim hükümetimizin, Maliye Bakanlığı'mızın
politikası budur. Bunları, size, bilgi vermek için arz etmiĢ bulunuyorum. Tabiî, daha faz-
la bilgi vermek isterdim; ama, vaktinizi de almak istemiyo rum. Onun için, hepinize tekrar
tekrar teĢekkür ediyorum, saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun arkadaĢlar. (AK Parti
sıralarından alkıĢlar)
Belgeler
BELGE 1 (Kaldığın yere dön)
BELGE 2 (kaldığın yere dön)
BELGE 3 (kaldığın yere dön)
BELGE 4 (kaldığın yere dön)
BELGE 5 (kaldığın yere dön)
BELGE 6 (kaldığın yere dön)
BELGE 7 (kaldığın yere dön)
BELGE 8 (kaldığın yere dön)
BELGE 9 (kaldığın yere dön)
BELGE 10 (kaldığın yere dön)
BELGE 11 (kaldığın yere dön)
BELGE 12 (kaldığın yere dön)
BELGE 13 (kaldığın yere dön)
BELGE 14 (kaldığın yere dön)
BELGE 15 (kaldığın yere dön)
BELGE 16 (kaldığın yere dön)
BELGE 17 (kaldığın yere dön)
BELGE 18 (kaldığın yere dön)
BELGE 19 (kaldığın yere dön)
BELGE 20 (kaldığın yere dön)
BELGE 21 (kaldığın yere dön)
BELGE 22 (kaldığın yere dön)
BELGE 23 (kaldığın yere dön)
BELGE 24 (kaldığın yere dön)
BELGE 25 (kaldığın yere dön)
BELGE 26 (kaldığın yere dön)
BELGE 27 (kaldığın yere dön)
BELGE 28 (kaldığın yere dön)
BELGE 29 (kaldığın yere dön)
BELGE 30 (kaldığın yere dön)
BELGE 31 (KALDIĞIN YERE DÖN)