Sei sulla pagina 1di 21

islam

Arommoioc

Dergisi.

Sot,J

2. 1998. 143-163

Bat

Perspektifmde
Dini oulculuk Meselesi*
Adnan Aslan

Religious Pluralism in Wester n Thought

This article analyses Western approaches on religious pluralism in two parts.


The first part considers why plurality of religions poses a problem for religious
people and argues that it is because there are conflicting truth claims. This
part also demonstrates that globalizing trends worsen the situation. The second part critically surveys three paradigms or ways put forth in the West for
dealing with religious pluralism. The first type sees those outside Christianity
as unsaved eve n if they are respected. The second type sees sineere followers
of other religions as Christians except in name. The third and the mostrecent
type is less patronizing; it views all religions as equal. The first and second
types advocate all persons turning to a single religion such as Christianity.
The article also presents the internal debates within the last paradigm.

Bu makale dinlerin okluunun dini bir problem olup olmad sorusuna cevap
sonra, konuyu Bat dini dncesinde nemli klan sosyal ve entelektel
sreci ksaca tasvir edecek; konuyla ilgili bir zm teklif etmekten ziyade, nerilen
dlayclk (exclusivism), inhisarclk (inclusivism) ve oulculuk (pluralism) paradigmalann ele alp tenkit edecektir. Geleneksel ekoln bir dini oulculuk olarak nitelenmesi ve bunun ternellcndirilmeye allmas bu makalenin nemli iddialanndandr. Makale, ayn zamanda Bat'nn dinleraras diyalog ans karsnda herhangi bir
tavr alamayan ve faJr-.at bir cevap retmek zorunda kalan ada slam dncesine
sunduu perspektif, bilgi ve tenkitleriyle de katkda bulunmay hedeflemektedir.
aradktan

Hinduizm, Budizm, Yahudilik, Hristiyanlk ve slam gibi uzun bir tarihe sahip dinlerin inan ve ibadet sisterrleri, toplumsal ha~yat dzenleyen messeseleri, medeniyetin
Bu

alma,

ileride dini oulculuk meselesine islam

asndan

bir zm neren baka bir makale

almasyla tamamlanacaktr.

Dr. Adnan Aslan, TDV islam Aratrmalan Merkezi, Din Felsefesi.


Bu makalenin telifisrasnda fikirlerinden istifade ettiim Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Do. Dr.
Buzpnar. Dr. Tahsin Grgn ve Dr. Mustafa Sinanolu'na teekkr ederim.
ISAM. Istanbul 1998

Thfan

lslm Aratrmalar Dergisi

ekillenmesini

etkileyen metafizik, ahlak! ve hukuk! prensipleri ve milyonlarca inmensubiyeti gibi olgular tarafsz bir gzle deerlendirildiinde, bu dinlerden her
birinin "Mutlak Hakikat"la bir nevi ilikili olduu dnlmektedir. 2 Dinler kendilerine has sosyo-din! alanlarda inananlannn kimliklerini oluturmular ve bunun gerei olarak da her din mensubu kendi inancn doru ve geerli telakki etmitir. Din!
dnyalara dandan bakldnda, birbirleriyle yanan ve bazan da elien doruluk
iddialan vardr; her din kendi kutsal kitabn daha doru, dierini ise kendisiyle eli
tii lde yanl grmtr. Dinlerin bu iddialarna felsefi adan tutarl ve makul
bir sistem iinde cevap retme faaliyeti, Bat'da din! oulculuk kavram erevesinde gerekletirilmektedir. Burada sz konusu edilen din! oulculuk dinlerin oulcu
varlndan doan bir durumun addr. 3 Hi ck ve Cantwell Smith' de grlen ve dinleri
eit derecede geerli sayan ideolojik din! oulculuk deildir. 4
sann

Dinlerin

okluu

Dini Bir Problem midir?

Birok dininayn anda var olmas, fenomenal dnyann tesinde ilah! bir "Hakikat''n varlna inanmayanlar iin bir problem deildir. Onlar dinlerin okluu ve farkl
ln kltrel zenginlik ve elikilerini ise insan doasnn bir neticesi olarak grrler.
Dolaysyla dini, insan zihninin bir rn kabul eden sekler dnce akmlan nihai
planda, insann fikri istidlalinden bamsz ontolojik bir Thnn'nn varln kabul etmedikleri iin onlarn birbiriyle elien iddialarn da bir problem olarak alglamazlar.
Dinlerin okluu meselesine, her din farkl yaklar. Geleneklerinde dlayc prensip ve doktrinleri olan Yahudilik ve Hristiyanlk gibi dinlerin meseleye bak asyla
tarihlerinde dlayc sylemi ne karmam Budizm ve Thoizm'in bak as ayn
deildir. Fakat dinlerin okluu, maddi alemin tesinde lahi ve akn bir Hakikat'n
varln kabul eden ve dlayc sylemi ksmen de olsa benimseyen Yahudilik, Hris
tiyanlk, slamiyet ve Hinduizm gibi byk dinlerin dindar mensuplan iin nemli ve
ayn zamanda "ekzistansiyel" bir problemdir. Din! oulculuk dier taraftan teolojik
bir sorundur; zira dinlerden her biri "Mutlak Hakikat''a ve dolaysyla kurtulua giden
yolun sadece kendilerinden getiini iddia eder ve sz konusu Hakikat' tavsifte birbiriyle eliirler. Bu durum, cevaplanmas gereken birok soruyu gndeme getirmektedir: Mesela, dinlerden birinin iddias doru ise dierlerinin iddialar naslizah edilecektir? Hepsi iddialarnda )lanl ise, fv'lutlak Hakikat'n varli~ndan sz edilebilir
mi? Dinlerin hepsi doru ise, aralanndaki elikiler nasl telif olunur?

Bu makalede "l\1utlak Hakikat" Y..avram, Hinduizm, Budizm, Yahudilik,


2
3

144

Hristiyanlk

ve slamiyet gibi

byk dinlerdeki Thnn tasavvurlarn ihata ettii dnld iin zellikle tercih edilmitir.
Hd, 11/118 "de yle buyurulnaktadr: "Eer Rabb"in dileseydi insanlar tek bir mmet yapard. Ama
onlar ihtilaf edip durnaktadrlar."
Dinlerin oklullnu ve birbirleriyle elien iddialarn felsefi deil de dini adan ele alar entelektel faaliyete
theology of religions (dinler teolojisi) denir.
Dinlerin elien hakikat iddialar ve dini oulculuk hipotezinin ilikisi iin bk. John Hick, An lnterpretation
of Religion: Human Respanses to the Transcendent, Macmillan. London 1989, s. 362-3 72.

Bat Pcrspcktfindc Dni oulculuk Mcsclcs

Dini oulculuk, din felsefesindeki "Tann'nn varlyla ilgili tartmalar" ve "lmszlk inanc" meseleleri gibi "teorik" deil, "pratik" bir problemdir. Dinler inan ve
pratikleriyle yaadklan ve mensuplan da lahi Hakikat'n varlna inandklar mddete, bu konu din felsefesinin nemli bir problemi olmaya devam edecektir.
Modernitenin hakimiyetiyle birlikte, din d bak alar dinlerin mutlaklk iddisorgulamaya balad. Bu ada, kendilerini dinintesir alanndan kurtardklar
na inanan "bilim adamlar", dinin mahiyet ve tabiatn tespit iin ilkel diniere yneldiler. Bu yneli, Max Mller, Herbert Spencer, Auguste Com te, Charles Darwin,
Emile Durkheim gibi sekler teorisyenlerin ilkel dinlerden hareketle byk dinlerin
oluumu, yanidinin kayna hakknda sekler teoriler retmeleriyle sonuland. Dier taraftan, Friedrich Schleiermacher, Rudolf Otto, William James ve John Hick'in
temsil ettii dnce, dinin varln ve memiyyetini pozitivistlerin de inkar edemeyecekleri "dini tecrbe" kavramna balad. Bu dnrlerin etkisiyle, Bat din felsefesinde, dinitecrbe nemli bir konuma sahip olunca, dier diniere entelektel ilgi de
artmaya balad. Bunun zerine Batl baz ilim adamlar, Hinduizm, Budizm, islam,
Taoizm ve Zerdtlk gibi dou dinleri hakknda aratrmalar yapp eserler yazd
lar.
alarm

Dini tecrbe kavramnn oynad merkezi role, Hick'in dini oulculuk hipotezinin katklar da eklenince, oulcu bak asBat dini dncesinde nemli bir yer
edindi. Bundan cesaret alan Hick, dini oulculuk meselesini din felsefesinin sadece
nemli konulanndan biri haline getirmekle kalmad, ayn zamanda Keith Ward, Paul
Badham, John Co bb gibi dnrlerle birlikte "pluralist bir din felsefesi" oluturmaya
alt. Bu noktada, sadece dini dncenin Bat' daki evrimi deil, ayn zamanda "pratik
ve toplumsalgelimeler" de dini oulculuk meselesinin gndeme gelmesine ve bu
mesel e hakknda zm nerileri retilmesine vesile olduunu belirtmek gerekir.
Bunlarn banda da globalleme gelir.
Globalleme, kendi zdd olan yerelliin de glenmesine sebep olmakta, bir taraftan birbirine benzeyen ehirlerin ve lkelerin kurulmasn, insaniann birbirlerine benzer tarzda giyinip benzer tarzda davranmasn salarken dier taraftan etnik ve dini
kimlikleri glendirerekyerel deerleri merkezine alan eitli dini akmlarn ve sosyal
hareketlerin doruasma sebep olmaktadr. Kitle iletiim aralannn gelimesi, lkeleraras g gibi etkenler, dini dnyalan birbirine yaknlatrd. Dolaysyla, tesis edilen
bu "global toplum" iinde farkl din mensuplaryla birlikte yaama mecburiyeri hasl
oldu. 5

Tarihin baz dnemlerinde farkil din mensuplan ayn imparatorlukta ve ayn siyasi otorite altnda kapall
:oplumlar halinde yaarmlardir. Bunlar ihtiyalanndan dolay zan.ri ilikiler kurmulardr. Entelekt.el ve
dini ilikiler asgari dzeyde cereyan etmi ve genelde biri dierinin diniyle fazla alakadar olmamtr. O
devrin toplumlarnda, bu gn olduu gibi evrensel deer ve normlardan bahsetmek mmkn deildi. Dolaysyla da "global teoloji" bir ihtiya haline gelmemiti. Globallemenin dine etkileri iin bk. Peter Bayer,
Religion and Globalization, Sage, London 994; Ronald Robertson, "Globalization, Politics and Religion" The Changing Face o{Religion(drl. james A. Beckford-Thomas Luckmann), Sage, London 989,
s. 0-23; "Globalization, Modemization and Postmodemization: The Ambigious Position ofReligion" Relig ian and Global Ord er (dr!. RonaldRobertson-William R. Garret), Paragan House Publisher, New York

145

islm

Aratrmalan Dergs

II

Probleme zm nerileri
Her din kendi retilerinin doru, dier dinlerin ise kendisinden aynld hususlarda yanl olduunu iddia etmektedir. Dier bir ifadeyle, dinlerin Mutlak'la ilgili re
tileri elimekte ise; birinin doru dediine dieri yanl, birinin iyi dediine dieri
kt, birinin tek dediine dieri ok diyorsa ve btn bunlarn tesinde Mutlak'n
varl kabul ediliyorsa, o zaman bu probleminmakul bir zm olmaldr. Ya bu
retilerden biri doru, dierleri yanl (dlayclk) ya da dini retilerin btn ayn
anda doru (oulculuk) veya bu dini retiler btnyle yanltr. Bu yanllk ise
Mutlak'n olmad anlamna gelir (ateizm).
John Hick, dini oulculuk meselesini hristiyan dnyasn gz nne alarak u
ifade eder:

ekilde

Biz Hristiyanlar Tanr'nn evrendeki herkesi sevdiini, btn insanln


Yaratc's ve Baba's olduunu ve dolaysyla da her insann nihai noktada
iyilik ve felahn istediini syler dummz. Ayn zamanda geleneksel syleme
uyarak kurtulua gtren tek yolun Hristiyanlk olduunu da ifade ederiz.
Fakat birazck durup zerinde dnmeye baladmz zaman, unu da ok
iyi biliriz ki yaayp len ve u anda yaayan insan nesiinin byk bir ounluu ya isa'dan nce yaad ya da Hristiyanln snrlar dnda yaa
maktadr. yleyse btn insanln kurtuluunu arzu eden Tanr'nn, bu insanln ancak ok kk bir aznlnn gerekten kurtulua ulaabileceini
takdir ettii sonucunu nasl kabul edebiliriz? 6
Bat'da dinlerin okluu meselesine farkl pradigma erevesinde cevap retildi. Burada paradigma temsilcilerinden ileri gelenlerin grleri ifade ve tahlil edilecektir.

a)

Dlayc

(Exclusivist)

Paradigna

Bu paradigmay savunan kii, sadece dindalarnn kurtulua ereceini ve dier


lerinin bu dini kabul etmedike kurtulamayacan savunur. Tarihi olarak, bir ksm
dinler kendi kimliklerini ounlukla bu paradigma zemininde ifade etmilerdir. Hris
tiyanlk kendi tarihi boyunca dlayc paradigmay savunmutur. Yeni Ahid'de Hz.
sa'nn "Hi kimse Oul'u tanmadan Baba'y tanyamaz ve Baba'y bilmeden de
Oul'u bilemez ve ancak Oul istediine kendini bildirecektir" 7 ve "Yol ve hakikat
benim; ben vasta olmadka Baba'ya (Tanr) kimse ulaamaz"S dedii rivayet edilir.

199i, s. 28i-29i; John H. Simpson, ''Giobaiization and Reiigion: Themes and Prospects" Re ligian and
Global Order. Aynca bk. Akbar S. Ahmed ve Hastings Donan, "Islam in the Age ofPostmodemity" Islam
Globalization and Postmodemity (dr!. Akbar S. Ahmed-Hastings Dona n), Routledge, London 1994, s.
6

146

1-20.
john Hick, God and the U ni verse o{Faiths, Macmillan, London 1988, s.122.
Matta 1:27.
Yuhanna 14: 6.

Bat; Perspekt1f1nde D1ni oulculuk Meselesi

Yeni Ahid'in Rasllerin ileri adl blmnde ise u ifadelere yer verilir: "Ve baka
hibirinde kurtulu yoktur; nk gk altnda damlar arasnda verilmi baka bir isim
yoktur ki onunla kurtulabilelim. " 9 Yeni Ahid'deki bu ifadelerden hareketle, sadece
Hristiyanln kurtulua ulatran yol olduu hkmne varlmtr. 1302 ylnda Papaln VIII. Kutsal Deklarasyonu'nda u ifadeler yer alr:
Biz imanmzn gerei olarak inannz ki sa'nn mesajn sadece kutsal Katolik Kilisesi temsil eder. Yine biz salarnca inanr ve ahadet ederiz ki bu
kilisenin dnda ne kurtulu ne de gnahiann balanmas mmkndr. ..
Aynca ilan eder ve bildiririz ki Kutsal Roma Papal'na itaat etmek her insann kurtuluu iin zaruridir. o
Modem Hristiyanln nemli bir kesimini oluturan Protestan dnyasnda durum
bundan farkl deildir. Martin Luther Large Catechism isimli eserinde dier din mensuplan ile alakah fikrini u kelimelerle ifade eder:
Hristiyanln dnda

kalanlar ister sapklar, Trkler, Yahudiler ve isterse


sahte Hristiyanlar (Katolikler) olsun, tek ve gerek Tanr'ya inansalar dahi
yine de Rabbn gazab ve cehennem azabna dar olacaklar. 11
Kendi tarihi boyunca "extra eeclesiarn nulla salus" (Ka to lik kilisesi dnda kurtulu yoktur) deyimini 12 sloganlatran Ka to lik dnyas, II. Vatikan Konsili ( 1963-1 965)

ile tarihinde ilk defa dlayc anlay biraz yumuatarak dier dinlerin mensuplannn
da kurtulua ereceini ifade etmeye balad. Ka to lik dnyasndaki bu paradigma
deiikliinin dier hristiyan mezheplerine de etkisi oldu. Konuyla ilgili olarak, II.
Vatikan Konsili'nde Kilise'nin DogmatikAnayasas'nn II. Blm on altnc paragrafnda u ifadelere yer verilir:
Bizzat kendi hatas olmadan Mesih 'in ncil'i ve kilisesini tanmayan, buna
ramen samimi olarak 'Umn'y arayan ve onun keremiyle hareket eden ve kendi
uurunun klavuzluunda fiilleriyleO'nun iradesini gerekletirmeye alan
kimseler de kurtulua ereceklerdir. ilahi takdir kendi hatalan olmadan Tann'nn sarih bilgisine ulaamayanlarn ve fakat O'nun fazlyla iyi hayat yaayan
ann kurtulmas iin zamriolan yardm esirgemez. Onlarda iyilik ve hak adna
bulunan her eyi kilise, incil'i kabule hazrlk olarak grmektedir. 13
II. Vatikan Konsili'nin deklerasyonunda kilisenin dier diniere ve mensuplanna
ise yle ifade edilmektedir:

kar tavr

Resullerinileri4:12.

Denzinger, 468-9. The Church Teaches: Documents o[the Church in English Translation, B. Herder
Book Co., St. Louis ve Londra: 1955, s.153.

11

Martin Luter, Large Catechisrr, Luter's Prirnary V/orks, II, III (tre. H. \AJace-C. A. Buchheim), London

1896, s. 106.
12 Gavin D'Costa bu slogann dier dinleri dlamak iin deil de daha ok Katalik kilisesinin kurtulu iin
nemini vurgulama gayesiyle retildiini savunmaktadr. Daha detayl tartmalar iin b k. " 'Extra eeclesiarn nulla salus' revisited", Religious Pluralism & Unbelief; Studies Critica/ and Comparative (drl.Ian
Hamnett), Routledge, London 1990, s. 130-147.
13 Valican Council!!: The Conciliar and Post Conciliar Documents (dr!. O. P. Austin Flannery), Liturgical
Press, Indiana 1992, s. 367-368.

147

!slm Aratrmalar Dergisi

Katolik Kilisesi dier dinlerdeki kutsal ve gerek olan "hibir" eyi reddetmez.
dinlerdeki hayat tarzlarnn, retilerin ve kurallarn her ne kadar
kendi inand ve uyguladkianna uymasa da insanl aydnlatan Hakikattan bir k tadn kabul eder. 4
O baka

Bu deklerasyonlardan aka anlalaca zere, Katalik dnyas, dnyadaki dezellikle globallemenin ortaya kard yeni durumu da gz nne alarak
tarih! dlayc tavrn ksmen de olsa braknay ve daha kuatc, kapsayc bir tavra
doru ynelmeyi arzu etmektedir. Tarihi olarak en kat dlaycln savunuculuunu
yapan KatalikKilisesi 'nin bir "tavize" meyletmesinin en temel sebeplerinden biri, yeryznde bilim ve teknolojinin etkisiyle oluan ve modernite diyebileceimiz yeni durumda, eski sylemi savunmann artk ok g olduuna inanmasdr. Kendi kontrol
dnda oluan bu gelimeden yara almamak maksadyla kilise ve dolaysyla Hristi
yanlk eski sylemini deitirmek istemitir. Fakat mezkur deklarasyonlarda aka
grld zere kilise dier dinlerin de doru olabileceini aka ifade etmekten kanm ve onlann mensuplarn Hristiyanla giri hazrl safhasnda grmtr. s
imeleri,

Dlayc paradigmann

modern dnemde nde gelen temsilcisi The Christian Mesisimli eserin yazar, Hallandal misyoner Hendrik
Kraemer'dir. 6 Misyoner zihniyetiyle yetititilmi ve iyi bir fenomenolog olan Kraemer, Hristiyanln dier dinlerden stnln u argmanla temellendirir: Hristi
yanlk Tanr'nn kendini Mesih yoluyla vahyettii tek dindir. Bu din hakkndaki
hkm insanlar kendi norm ve prensipleriyle deil, bizzat Tanr vermelidir; dolaysy
la bize den vahyin otoritesine gvenmektir.
sageina Non-Christian World

Kraemer konuyla ilgili fikirlerini yukanda ncil'den aktanlan ifadelerle temelienditir


ve bu tavrn "Biblical Realism" (Kitab- Mukaddes realizmi) diye isimlendirir. Onun
tezine gre Hristiyanlk hakikate ulatran tek dindir; zira Mesih nciller'de bu gerei sarih bir ekilde ifade etmitir. Hristiyanlk dndaki din! hayat, ne kadar youn
ve samimi olursa olsun, insanlan yanl yola sevkettii iin ilahi vahyin kendileri
hakkndaki hkm ile kar karyadr. Kraemer, Mesih'in sadece gnahkar insanIann akbeti hakknda hkm getirmediini, ayn zamanda inananlara da merhamet
ve mjde getirdiini syler. Dinin gerek varl bu ikikutbunayn anda var olmasy
la mmkndr; bir yanda inanan dier yanda ise inkar eden olmaldr. Buna ramen
Kraemer, hristiyanlarn dier diniere musamaha ile yaklanalarnn mmkn olduunu ve onlardan hristiyanlarn da renecei eyler olabileceini sylemektedir. 7
Kraemer'in fikirlerinden beslenerek dlayc tutumu benimseyen ve savunan
kk bir grup hristiyan tealog ve ilim adam vardr. Bunlarn ileri gelenleri olarak
14 a.g.e., s. 739.
s Bu deklarasyonlarda dikkati eken bir baka husus da Kur'an ve Hz. Peygamber hakknda ak ifadelerden
kanlm olmasdr.

Halbuki dier dinlerle ilikiler balamnda Hristiyanlktan sonra en ok mensubu

bulunan slamiyet ve onun mensuplanyla alakah ifadeler bulunmalyd.


16 Konuyla alakah dier eserleri unlardr: The Communication o{ Christian Faith, Lutteworth Press, London 19S7; Religion and Christian Faith, Lutterworth Press, London 19S6; Why Christianity of All
Religions?, Lutterworth Press, London 1962; World Cultures and World Religions, Lutterworth Press,
London 1960.
17 Hendrik Kraemer, The Christian Messageina Non-Christian World, Edinburgh House Press, London
1938,s. 101-120.

148

Bat Perspehtifnde Dnl oulculuk Meseles

Protestan mezhebine mensup ilim adamlanndan Stephen Nei1118, Lesslie Newbigin 19


ve Norman Anderson 20 ; Katolikler'den Cizvit misyoner Henricus van Straelen21,
teolog Hans von Balthasar22 ve oryantalist Paul Hacker 23 zikredilebilir.
Genelde dlayc paradigmann ve zelde ise H. Kraemer'in iddialarn u ana
noktada toplamak mmkndr: a) Hristiyanln dier diniere nisbetle ok zel bir
yeri vardr. Tanr kendini Mesih yoluyla ve bu dinle "vahyetmitir". b) Dinler asl
itibariyle insani deil ilahidir. Dolaysyla onlar hakknda hkm vermek insana
dmez. c) Bu dnyada cezay hak eden insanlar daima olacaktr ve herkesi kurtarmak endiesiyle hakikat tahrip edilmemelidir.
Kraemer'in birinci iddiay ileri srmesini mmkn klan, Tanr'nn isa'da tecessm, kendini isa yoluyla vahyetmesi, isa'nn Tanr'nn olu olmas gibi hristiyan doktrirleridir. Buradan hareketle, Kraemer, hristiyanlarn inand zel hususiyedere binaen bu dinin yegane ve stn olduunu iddia etmektedir. te yandan bu tavr bir
yahudi veya mslmann zel vasflarndan bir ksmn ileri srerek dinlerinin stnlklerini iddia etmelerine imkan vermektedir. Kabul edelim ki baz dinleri dierlerin
den ayran kendilerine has zellikler vardr. O halde bu hususiyetlerin birinin dierin
den stn olduunu tesbit edecek salam kriterler bulmak durumundayz. stelik bir
hristiyann kendi dini iin msbet grd bir durumu, bir mslman kendi dini iin
menf grebilir. O takdirde mslmann gznde o vasfHristiyanln slamiyet'ten
daha zayf olduunu gsterir. Mesela, Hz. isa'nn Tanr 'nn olu olduunu iddia etmeleri, hristiyanlam gre, Tanr'nn onlara zel bir muamelesidir. Halbuki bir mslman Kur'an 'a dayanarak bunun Tanr'ya bir iftira olduunu syler. Dolaysyla hris
tiyanlarn iddialannn aksine, bu doktrine inanmak, Hristiyanln dier dinlerden stnlne deil, bilakis zaafna delalet eder. 24
Kraemer'in Hristiyanln stnlne dair ikinci delili ise Tanr'nn Hristiyanl
stn olduunu sylemesidir. Halbuki bir mslman, aslnda bu
delille Hristiyanlk deil, slamiyet dier btn dinlerden stn olduunu kolayca
iddia edebilir. Hatta bir mslman, Tann 'nn gnderdii son kitabnda kendi katnda yegane elinin islam olduunu, Hristiyanln bir ksm iran esaslannn bizzat Hristiyanlar
n dier dinlerden

18

Bu konudaki en nemli eseri Christian Faith and Other Faiths: The Christian Dialogue w ith Other
Religions (Oxford University Press, Oxford 970) isimli kitabdr. Buna ilaveten Crises of Belief (Hodder
& Stoughton, London 984); A History of the Chureh: Christian Missions (Penguin, Harmondsworth
964) gibi eserleri de saylabilir.
9 Bu konudaki nemli eseri The Open Seerettr (Eerdmans Publishing, New York 19 78). Dier eserlerinden
Christian Witness ina Plural Society (BBC, London 1977); The FinaUty ofChrist (SCM, London 1969)
burada zikredilmelidir.
20 Konuyla dorudan ilgili eseri: Christianity and Compara tl ve Religion'dir (Inter-Varsity Press, London 19 75). Dier baz eserleri unlardr: The Mystery of the Ineamation (Hodder & Stoughton, London
1978); The World Religiors, Inter-Varsity Press, London 1975.

21
22
23
24

Konuyla alakah The Catholie Eneounter w ith World Religions (Burns & Oates, London 1966) isimli
eseri burada zikredilmelidir.
Bu konudaki en ciddi eseri: The Moment o{ Christian Witness'tir (Newman Press. NewYork 1969).
Theological Foundations of Evangelization (SteylerVerlag, St Augustin 1980) bu konudaki tek nemli
eseridir.
Dier taraftan, mslmann Kur'an'n zelliklerini ileri srerek, slamiyet'in stn olduunu iddiasna hris
tiyanlann verecei cevap, bizim onlara verdiimiz cevabn bir benzeri olacaktr.

149

lslm

Aratrmalan Dergsi

tarafndan tahrip edildiini syleyerek, slam 'n doruluunun vurgulandn bir h


ristiyana nazaran daha tutarl tarzda iddia edebilir. Kraemer'in teklifi dorultusunda
eer Thnn'nn dinler hakkndaki hkm esas alnrsa, O'nun en songnderdii kitabn hkm esas alnmaldr. Dolaysyla Hristiyanlk stnlk iddiasndan vazgemelidir. Bunun Kraemer'in ulamak istedii bir sonu olmad ise aikardr.

Hz. sa'ya nisbet edilen ncil'ler ve Yeni Ahid onun lmnden tahminen en erken elli yl sonra yazld ve dolaysyla insani unsurlarn etkisi gz nnde bulundurulduunda, Kraemer'in "biblical realism"inin (Kitab- Mukaddes realizmi), bir
mslmann ortaya ataca Kur' ani realizm karsnda bir varlkortaya koymas
mmkn grnmemektedir.
Kraemer, bir eyin Tanr'nn hkm olmas ile inananlarn o eyin Thnn hkm
Thrihi tecrbe bize, Thnr 'nn
hkmn veya vahyini elileri yoluyla tebli ettii ve bunun insanlar tarafndan
kaydedilip nesilden nesile aktarldn sylemektedir. Maamafih, kutsal kitaplarn
metin haline getirilmesi srecinde geirdii servenleri asndan Tevrat'la ncil veya
Kitab- Mukaddes'le Kur'an hibir zaman ayn deildir. Buradan hareketle, dinlerin
mutlaklk iddialarn temellendirmek kolay deildir. Asl zor olan ey ise kendi kutsal
kitaplarna dayanarak, sadece kendi dinlerinin hak ve dierlerinin bat! olduunuid
dia edenlerin iddialarn deerlendirecek, dini geleneklerin dnda, bir zeminoluturma
nngldr. Mesela, Kur'an'a dayanarakHristiyanln bir ksm inan esaslannn batl olduunu iddia eden bir mslmanla, ncil 'le re dayanarak Tevrat ve Kur' an' daki baz inanlarn bat! olduunu iddia eden bir hristiyan arasndaki fark felsefi olarak temellendirmek gerekten zordur. lk bakta her ikisi de kendi kutsal kitabn
esas alarak dierini yarglamaktadr. Salt inancn tesinde birini dierine tercih etmemizi salayacak evrensel ve gelenekleri aan esaslar nasl tespit edilecektir? D
layc paradigmann elikisi ite bu noktalarda ortaya kmaktadr.
olduunu sylemesi hususunu birbirine kartrmaktadr.

Kraemer'in oulcu paradigmay kastederek, "Herkesi kurtarmak endiesiyle hakikattahrip edilmemelidir" ilkesi bu noktada kabul edilebilir. Btn insanl ahlaki
ve gayri ahlaki nasl yaarlarsayaasnlarve neye inanrlarsa inansnlar, srfhmanist
endielerle cennete gnderme psikolojisiyle hareket etmenin salkl olmad aikardr:
Fakat dini oulculuk meselesi zerine tefekkredip zm bulmaya alan herkesin
bu saiklerle hareket ettiini iddia etmek de doru deildir. Her ne kadar bu fikri savunann zihnindeki dlayclk mensup olduu dine gre deise de, bu paradigmann
elikisini u ekilde ifade etmek mrnkndr: a) lviutlak merhamet ve adalet sahibi
yce Yaratc btn insanln kurtulua ulamasn arzu eder. b) nsanlarn yzde
daksan dodukian ailenin ve toplumun dinini benimserler. c) Eer sadece birdinin
kurtulua gtrdn kabul edersek, bunun haricindeki toplumlarda doan insanlarn
(kendi hatalannn karl olmadan) kurtulua ulaamayacaklann tasdik etmi oluruz.
d) Bu ise mutlak adalet ve merhamet sahibi birYaratc'nn varlyla elimektedir. 25
25 Buhar!' de Allah Teala'nn kullarna merhametini simgeleyen arpc bir hadis rivayet edilmektedir. Hz.
mer'den rivayet edildiine gre Hz. Peygamber' e bir grup esir getirilmi. Bu gruptan bir kadnn memesinden devaml st akmaktadr. Bu kadn ocuunu bulduu zaman kucana alp ve emzirmeye balar. Bunu

so

Bot1 Perspektifinde D1ni oulculuk Meselesi

b)

inhisarc

(Inclusivist) Paradigma

nhisarc paradigma, kurtuluun dier dinler araclyla da mmkn olabilmekle


birlikte kurtulua ulatran asl yolun Hristiyanlk olduunu iddia eder. Bu paradigma
Bat hristiyan teolojisi ve din felsefesi erevesinde gelitirildii iin u anda sadece
hristiyanla mahsus bir bak as gibi gzkmektedir. Henz iyi temellendirilmi
bir slam ve Yahudi inhisarc paradigmas olmad iin bunlann nasl bir sylem geli
tirecei hakknda kesin eyler sylemek mmkn deildir. Buna ramen slami inhisarcln, slamiyet'i; Yahudi inhisarcln - eer mmknse - Yahudilii mutlak
geerli, dierlerini ise "izafi" geerli sayacan dnmek mmkndr.

nhisarc paradigmann en gl temsilcisi, nl Alman Katalik ilahiyats ve St.


Thomas Aquinas'n epistemolojisi zerine doktora tezi yazan Karl Rahner'dir. Martin
Heidegger'in Kant zerine derslerinin mdavimi olan ve dolaysyla Kant felsefesinden etkilenen Karl Rahner, hristiyan ilahiyatma dair dncelerini yirmi ciltlik Theologicallnvestigation isimli eserinde ifade etmitir. Rahner, hristiyan olmayan dinlerle alakah fikirlerini bu kitabn daha ok beinci cildinde dile getirir. Onun inhisarc
fikirlerini drt nemli tezde zetlemek mmkndr: 1. Hristiyanlk, btn insanla
hitap eden mutlak bir dindir; dier dinler onunla ayn derecede ve eit kabul edilemez. Dlayc grnen bu ifadeleri Rahner, slam geleneindeki fetret anlayna
benzer bir kavram gelitirerek yumuatmaya almaktadr. 2. Hristiyanlk, teolojik
adan herkesin kurtulmasn amalayan Thnn iradesinin eseridir ve bu irade kendini
Mesih 'le ifade etmi tarihi olarak da srail dinlerinde gereklemitir. Ona gre Thnn'nn rahmetiHristiyanln dndaki diniere ramen deil, onlarn yoluyla da gerekleebilir. Bu durumda, dier dinler de Tanr'nn merhametine araclk ettikleri srece
meru kabul edilmelidirler. Mesela, srail dinlerini Yeni Ahid erevesinde ele ald
mzda, onlarda Tanr'nn iradesinin tahakkuku olarak grebileceimiz birok unsur
yannda, bir sapkln ve rmenin sonucu olan unsurlar da vardr. Bu sapklk ve
rmeye ramen Eski Ahid, Rahner'a gre, ncil'lerin zamanna kadar meru kabul
edilmitir. Rahner, bugn birok hristiyann Yeni Ahid'in zuhuruyla birlikte Eski
Ahid'e yeni bir tr a yapldn ve hatta Eski Ahid'in YeniAhidile tekamle ulap
kendini gerekletirdii fikrini benimsediini syler. 3. Bir hristiyan baka dine mensup bir kiiyle karlarsa onu Thnn 'nn kurtarc rahmetinden mahrum ve gnahkar
biri olarak telakki etmemelidir. Baka diniere mensup olan iman sahipleri, kalplerinin
derinliklerinde Thnn'nn rahmetini benimsedikleri iin Rahner onlara "anonim hris
tiyanlar" demeyi uygun grmektedir. Rahner'a gre onlar iyi ve fazileili bir hayat
srerek Thnn'nn rahmetine mspet karlk verdikleri mddete, objektifhristiyan
lktan haberdar olmasalar bile, Mesih yoluyla vahyedilene L'1anm gibidirler. Rahner'n
"anonim hristiyan" kavramn ortaya atmasnn nedenlerinden biri, kurtulua sadece
hristiyanlarn ulaacana dair inancdr. Eer bir fert kurtuiacaksa mutiaka hristiyan

mahede eden Hz. Peygamber: "Ne dersiniz, bu kadn ocuunu atee atar m?" der. Sahabe: "Hayr.
Bilakis onu atmamak iin elinden geleni yapar" diye cevap verir. Bunun zerine Hz. Peygamber yle buyurmutur: "Allah kullanna bu kadnn kendi ocuuna olan merhametinden ok daha merhametlidir" (Buhan, "Edep", 18).

lslm

Arot~rmolon Dergsi

olmaldr; eer Mesih'in dinine inanyorsa gerek hristiyan, deilse "anonim hristiy
an" adn alr. 4. Rahner, kilise mensuplarnn kendilerini seilmi ve kurtulmu kullar, baka din mensuplarn ise gnahkar zavalllar olarak grmelerinin doru olmad
n sylemektedir. O, dier dini toplumlarn kilisenin nc kuvveti olduunu ve bu
dinlerin insanlar gerek Hristiyanla hazrlamak gibi bir fonksiyonunun bulunduunu iddia eder.26

nhisarc paradigmann deiik ekilleri olmakla birlikte,

Rahner'm ifade ettii form,


Bu paradigmay Kato lik dnyasnda yeniden canlandrmaya alan yazarlarn banda Gavin D'Costa gelmektedir. D'costa,
John Hick'in dini oulculuk hipotezini felsefi adan tahlil ve tenkit ederek inhisarc
paradigmann daha tutarl olduu sonucuna ulamtr. 2 7 Bu bak asn ilk dile getirenlerden biri Hindistan'da grev yapan skoyal Protestan misyoner John Farquhar'dr. Farquhar, 1913'te yaymlad The Crown of Hinduism isimli eserinde Hinduizm'in yaratt dini potansiyelin Mesih'le tekamle ulatnlacan iddia etmitir.
Ona gre hristiyan kurtulu plannda Hindular' a da yer vardr. 28 nhisarc ekoln
ok farkl bir slbunun mmessili ise Paul Tillich 'tir. O, btn dinlerdeki Kutsal'n
tezahrlerini kabul etmekle birlikte armhtaki sa'nn, Tanr'nn dinler tarihindeki
fiilini gsteren en deerli kriter olduunu ifade eder. 2 9 nhisarc ekole mensup ahsi
yetlerden birdieri de John Robinson'dr. O, beklenenin aksine, hristiyanln Hinduizm'le mnasebeti sonucunda daha iyi gerekleebileceini, bir gzl hakikatn iki
gzl hakikatten daha iyi olduunu sylemektedir. 30 Bu ekoln en renkli simas,
sre felsefe ve teolojisini temsil eden John Cobb'tur. O Budizm'le Hristiyanlk arasnda benzer noktalar bulunduunu, hatta Budizm'deki Amida'nn Hristiyanlktaki
Mesih anlayna benzer olduunu syler. 31
hristiyan dnyasnda

en yaygn

alandr.

Burada Karl Rahner'n inhisarclnn tahliliyle paradigmann da bir nevi tenkidi


Rahner, Hristiyanln ok zel, dolaysyla yegane din olduunu
ve dier dinlerle hibir zaman eit grlemeyceini iddia etmektedir. Bu iddiann ne
kadar salam temellere dayand tahlil edilmelidir. Eer Rahner ve dier hristiyan
teologlar, sa'nn Tanr'nn olu kabul edilmesi, Tanr'nn ona kutsal enkarnasyonu
ve sa'nn kendini gnahlarmz iin feda etmesi (atonment) gibi Hristiyanln zel
vasflarna dayanarak bu iddiada bulunuyorlar ise, dier din mensuplar zel vasflar
na dayanarak kendi dinlerinin Hristiyanlktan daha stn olduunu savunabilirler.
yaplm olacaktr.

Rahner'n dier nemli bir iddias da udur: Tanr'nn kurtanc rahmetidier dinlerde
de gerekleir. Zira Eski Ahid'de mahede ettiimiz Yahudilik birok il.hi unsurlar

26 Karl Rahner, Theologicalfnvestigation, Longman & Todd, London 1984, V, 117-23.


27 nhisarc paradigmann dini otlctluktan daha stn oldu.. iddias iin bk. Gavin D'Costa, John Hick's
Theology of Religion: A Critica/ Evaluation, University Press of Am e rica, London 198 7.
28 john Farquhar, The Crown ofHinduism, Oxford University Press, Oxford 1930, s. 457-8.
29 Paul1illich'in bu hususla alakah nemli eseri Christianity and the Encounter of World Religion, Colombia University Press, New York 1963.
30 john Robinson, Truth is Two-Eyed, SCM Press, London 1979, s.129.
31 john Cobb, Beyand Dialogue: Towards aMutual Transformatian ofChristianity and Hinduizm,
Fortress Press, Philadelphia 1982, s. 123-8.

152

Bati Perspektfnde Dini oulculuk Meselesi

gibi, Yeni Ahid'in nda, onda baz sapklklann ve menin de olduu


Hatta Rahner, Eski Ahid'in Yeni Ahid'le tamamlanp tekamleerdirildiini de syler. Bu ifadeleriyle Rahner kendisiyle elimektedir. Bu iddia mslmana da
ayn yntemi kullanma hakk verir. Dier bir ifadeyle, bir mslman Kur'an'a dayanarak Hristiyanlkta baz doru unsurlarn yannda yanl unsurlarn hatta me
ve bozulmalarn da bulunduunu, hem eski hem de Yeni Ahid'in kendini Kur'an'da
tamamlam ve tekamle ulatrm olduunu iddia edebilir. Rahner'n bu tezini savunabilmesi iin, ayn argmanla kendi fikrinin bir mslmannkinden daha stn
olduunu ispat etmesi gerekir.
kapsad

glmektedir.

Rahner'n

bir baka nemli fikri de dier dinlerin Hristiyanln nc kuvvetleri


ve insanl hristiyanlatrmaya hazrlad eklindedir. Gnen o ki, bu sadece bir iddiadr. Byle bir iddiay herhangi bir mslman veya hindu da yapabilirdi.
nemli olan bu hkme Rahner'n nasl ulatdr. O, dinler arasndaki ihtida hadiselerini tahlil edip, dinsiz veya ilkel diniere mensup olanlara nazaran (Tanr'nn kurtarc rahmetinin tecelli ettiini varsayd) Yahudiler'in zorlanmadan hristiyan olduklan tesbitinden hareketle fikrini savunsayd daha anlalr olabilirdi.
olduu

Rahner' asl mehur eden "anonim hristiyan" terkibini kavramlatrmasdr. Ona


gre dier ilahi din mensuplan farknda olmasalar da hristiyandr ve bundan dolay
Tann'nn rahmetinden pay alacaklar mit edilir. Rahner'n bu tezi, bir mslmann
bir hristiyan veyayahudiye "anonim mslman" demesinin yanl ve kendi iddias
nn ise daha doru olduunu gsterecek esaslardan yoksundur. Bu, Avrupa merkezli
bak asnn bir yansmasdr; modernist Batl zihniyet kendi rettii kavramlarla
"dierini" nitelerneyi ve hatta onu etkileyip kendi niyeti muvacehesinde kullanmay
hedefler. Bir baka adan bakldnda bu tavr mslman, Yahudi, Hindu veya Budist' e iftira, hatta hakarettiL Sonuta bu tutumuyla Rahner bir mslmana anonim
de olsa hristiyan demektedir.

nhisarc te zin iki temel noktada zaaf vardr: mul ve mahiyet. Bu g benimseyen bir hristiyan, kimleri "anonim hristiyan" sayp kimleri saymayacaktr?
Hangidinin mensuplar, niin "anonim hristiyan" olarak nitelendirilecektir? Bu sorulara tatminkar cevap verilememitic kinci nokta da bununla balantldr. Bir dinin
kurtulua ulatran zellikleri neye gre tesbit edilecektir? Mesela, genel anlamda
btn yahudiler mi, yoksa szgelimi sa'nn snrl da olsa peygamberliine inanan
yahudiler mi "anonirn hiristiyan" saylacak? fv1anevl younlukta ve ayn derecede
iyi ahlaka uygun bir hayat yaamann "anonim hristiyan" saylmakla dorudan alakas var m? Bu gibi itirazlan inhisarc ekol, henz bir zme ulatrm gnme
mektedir. 32

32

Dlayc ve inhisarc paradigmann bu ekilde takdimine Gavin D'Costa'nn eserleri rehberlik etmitir. Bu
konularn daha geni deerlendirmesi iin b k. Gavin D'Costa, Theology and Relgious Pluralism, Basil

Blackwell, Oxford 1986.

153

lsim

Aro.ttrmoian

c)

Dergtsi

oulcu

(Pluralist) Paradigma

Bu yaklama gre, mutlak ve lahi bir hakikat vardr ve dinler bu "mutlak"a


ve onu eit derecede temsil eden farkl yollardr. Dolaysyla bu yollarn han~
gisi takip edilirse edilsin sonuta kurtulua ulalr.
ulaan

oulcu paradigma, birok fikri ve sosyal deiimin sonucu olarak daha ok mo~
dern dnemde dini aratrmalann merkezi bir konusu haline gelmitir. Gerek slam 'n
ve gerekse Hristiyanln kadim geleneinde bu bak asm besleyen bir ksm un~
surlar bulmak mmkn ise de, konunun bamsz bir mesele olarak gndeme gelme~
si modern dneme rastlar. oulculua dier iki paradigmaya nisbetle bu dnemde
daha fazla nem verilmi ve hakknda tezler hazrlanp, kitaplar yaymlanmtr.
Bat dnce tarihinde bu tavrn ilk nemli temsilcisi Alman Liberal Protestan
teologu ve fikir adam Ernst Troeltsch'dir. O 1923 ylnda yaynlad "The Place of
Christianity Among the World Religion" isimli makalesinde, oulcu paradigmayce~
saretle ifade etmeye alt. adasaylan Amerikal filozofWilliam Hocking de
1932 ylnda yaymlad Re-thinking Missions isimli eserinde oulcu paradigmay
benimsediini ifade etti. Her iki dn r de dinlerin tarihi ve kltrel relativizminin
farknda idiler ve Hristiyanln dier dinle re nisbetle hibir zaman zel bir stat iddia
edemeyeceini ifade ediyorlard. Bu paradigma ngiliz tarihisi Arnold Toynbee tara~
fndan da dile getirildi. Sonralar, bu izgiyi srdren ve hatta tekamle erdiren iki
nemli dnr Wilfred Cantwell Smith ve John Hick'tir. Bat'da bu ynleriyle bilin~
meseler de, perennial felsefenin temsilcileri de oulcu paradigmamn savunucular
olarak kabul edilmelidir. zellikle Frithjof Schuon ve Seyyid Hseyin Nasr bu ekoln
dini oulculuk grn eitli eserlerinde ifade etmilerdir.

Wilfred Cantwell Smith'e gre dini oulculuk: Cantwell Smith The M eaning and
the End o(Religion isimli eserinde, Bat'nn kendine has bak asyla kavramlatnp
sistematize ettii religion (din) teriminin insanln gerek dini hayatn olduu gibi
tammaya engel olduu iin tamamen terkedilmesi gerektiini savunan teziyle, Bat
dini dncesinde hakl bir ne sahip olmutur. Cantwell Smith bu iddiasyla Batl
entelektellerin slam, Hinduizm ve Budizm gibi dinleri kendi kltr dnyalannda
rettikleri kavramlarla tanmaya almalarnn sakncalarm ortaya koymu ve onla~
r, bu dinleri toplumda yaayan halleriyle tammaya ve takdir etmeye davet etmitir.
Onun bu tavr Bat dini dncesine Hristiyanlk dndaki dinlerin, birer fenomen
olmakla birlikte, ayn zamanda birer deer olduu fikrini de getirmi ve dolaysyla
dini oulculuk paradigmasnn temellerini kurmutur. Bata John Hick olmak zere
dini oulculuk meselesiyle ilgilenen birok Batl dnr etkilemitir.
Cantwell Srnith'e gre her dinin birbiriyle irtibatl iki boyutu vardr: Birincisi iman,
ise byyen gelenektir (cumulative tradition). Bu ikisini birbirine balayan ise
yaayan ferttir. man, ferdin kendi i dini tecrbesi veya i dnyasndaki Akn Varlk
alglay veya etkisi olarak tanmlanabilir. Cantwell Smith bir dinin tarihinde olan ve
mahede edilebilen btn verileri, sz konusu toplumun dini hayatnn tarihi, iba~
dethaneleri, kutsal kitaplar, kelami sistemleri, ibadet biimleri, hukuki ve sosyal
dieri

154

Bac Perspe.~tifnde

Dini oulcu lu/< Meselesi

messeseleri, ahlaki kodlar ve mitlerini; ksaca bir nesilden dier bir nesile tanabilecek
ve tarihinin konusuna giren her eyi byyen gelenek (cumulative tradition) kavram iinde deerlendirmektedir. 33 Cantwell Smith'in bu fikri slam'a uygulandn
da, bir mslmann kendi i dnyasnda slam adna hissettii eyler, ferdi Allah anlay
ve yaad dini tecrbeye iman denir. Bu manada iman ferdi, dinamik ve farkldr. O,
Kur'an dahil, hadisler, fkh, kelami sistemler, ksaca Hz. Peygamber'den bu tarafa
islam adna sylenmi ve kaydedilmi, yaplm her eyi byyen gelenek (cumulative tradition) kavram iine koymu olmaktadr.
Cantwell Smith her hristiyan, mslman veya hindu ferdin, dinleriyle alakalar
birbirlerinden farkl olduklarn syler. Hristiyan olmak demek, ortak bir
dini tarihin uuruna sahip olmak ve Hristiyanlk diye nitelediimiz bu ortak srecin
olumasna itirak etmektir. Her hristiyan, mslman ve Hindu fert, her gn ve her
an bu Hristiyanlk, Hinduizm ve slamiyet'in oluma srecine katkda bulunmaktadr. Cantwell Smith'e gre insanln ve Thnr'nn birliine inananlar ayn zamanda
insanolunun dini tarihinin de birliine inanmaldrlar. Nasl ki dindar fertler, dinlerinin oluum srecine itirak ediyorlarsa, her din, insanln ortak dini tarihini olutur
ma srecine itirak ediyor demektir. Dier bir ifadeyle dinler yaayan, tek ve ortak
bir tarihi paylamaktadr. Hristiyanlk, slamiyet, Budizm ve Hinduizm dini tarihleriyle bir global tarih, dini toplumlaryla da dnya toplumunun bir parasn olutur
bakmndan,

maktadr. 34

Cantwell Smith, dinleri akn ve dolaysyla da deimez prensipler btn olarak


de her an deien tarihi bir sre olarak deerlendirdii iin, onlara doru ve
yanl kategorilerinin uygulanamayacan iddia etmektedir. 35 Ona gre bir kimsenin
kendi dinini veya geleneini Thnr ile veya mutlak doru ile zdeletirmesi yanltr;
insan, dinini kutsal olarak deil Kutsal'a giden bir yol olarakgrmelidir. Dnyadaki
btn dini hareketler, Hristiyanlk ve dierleri insanolu tarafndan bu dinleri aan
(transcend) ve atna inandklar bir eye karlk veya tepki olarak ina edilmi ve
her an yeniden ina edilmektedir. Dindar insanlara Akn Varlk bu sreci oluturmada
yardm etmektedir. Cantwell Smith'e gre hristiyanlarn sadece Hristiyanl doru,
kurtulua ulatran din olarak kabul etmeleri, dinlerini mutlak doru yerine koyduklar iin putperestliktir. Cantwell Smith hristiyanlarn, Tanr'nn kendilerini Hris
tiyanl ina etmek iin ilham ettiine deil de, Tanr'nn bizzat Hristiyanl ina
ettiine; yine mslmanlarn ve Hindular'n Tanr'nn kendilerine slamiyet'i ve
Hinduizm'i ina etmeleri iin ilham verdiine deil de, bu dinlerinTann tarafndan
kurulduuna inanmalarn irk telakki etmektedir. 36
deil

33 Wilfred Cantwell Smith, The Meaning and the End o[Religion, MentorBooks, London 1963, s. 141.
34 Bu tezinnasl temellendirildii iin b k. Wilfred Cantwell Smith, Towards a World Theology, Macmillan,
London 1981.
35 Wilfred Cantwell Smith bu meseleyi "Can Religions be True or False?" bal altmda Questions of Re li
gious Truth (Victor Gollarrez Ltd., London 1967) isimli eserinin nc blmnde genie ele almaktadr.
36 Wilfred Cantwell Smith, "Idolatry; In Comparative Perspective", The Myth of Christian Uniqueness,
(dr!. john Hick-Paul F. Knitter), SCM Press, London 198 7, s. 59.

ss

islm

Aratrmalan

Dergisi

Ksaca ifade etmek gerekirse, Cantwell Smith dinleri, Akn Varln etkisiyle insanlann tarihi sre iinde ina ettikleri dinamik ve deiken btnlkler olarakgrmektediL Her dini prensip, doktrin, ritel, inan kendi toplumunda etkinse, yani
srecin olumasna katkda bulunuyorsa, biri dieriyle elise bile doru, yani geerlidir. Cantwell Smith hibirdinin doktrinini tarihi aan mutlak doru kabul etmedii
iin, dinlerin kendi iinde doruluu veya yanlln, tutarll veya tutarszln ve
kendi dndaki dinlerle ilgili deer hkmlerincieki eliik iddialann bir problem olarak grmez; zira bunlar tarihi sre iinde farkl corafyalarda ve farkl kiiler tarafn
dan oluturulmu olabilirler. O, bir dini doktrinin mutlak doru olduunu sylemenin,
aslnda bir insann Thnn adna syledii eyi, aradan insan kararak bizzat Timn sz
kabul etmek ve dolaysyla da Thnr' da olmayan bir eyi O' na izafe etmek anlamna
geldii iin irk saymtr. Cantwell Smith'in dini oulculuk anlay deerlendirme
blmnde tahlil edilecektir.

John Hick'e gre oulculuk: Hick'i dini oulculuk hipotezini tesis etmeye gtren iki saik vardr. Hick Fa ith and Knowledge ismiyle yaymlad doktora tezinde,
kendini oulculuk dncesine gtrecek "dini tecrbe" ve Trke'ye "ftrat" olarak tercme edebileceimiz "innate religious tendency" kavramna zel bir yer ayr
mtr. Daha sonraki almalan ve zellikie William James'in kendi fikri tekamlndeki etkisi, onu dini tecrbe kavramndan hareketle hristiyanln tek dini deer olmad sonucuna gtrd. Hick'in gznde Muhammed'in dini tecrbesi, en az isa
veya Buda'nnki kadar deerliydi. Dier taraftan, Hick'in nemle zerinde durduu,
doutan getirdiimiz dini temayller (innate religious tendency), dinin evrensel ve
tabii bir fenomen olduu hususunu vurgulamaktayd. BunaHristiyanlk vastasyla
benimsedii Thnr inanc da eklenince, Hick iin dini oulculuk hipotezinin temel
unsurlar kendiliinden teekkl etti.37
Hick'e gre dinler ilahi ilhamlara ak Musa, sa, Muhammed ve Buda gibi yksek ruhlu ahsiyerlerin dini tecrbeleri sonunda olumu ve kendine has doktrin,
ritel ve ahlaki prensipleri olan "insani" sistemlerdir. Buradan hareketle biz, Hick'in
sisteminde dinleri tamamen insaniann kendi zihinlerinden rettikleri inan esaslar
olarak da deerlendiremeyiz. 1:-Iick, akn bir Hakikat'n varlna ve O'nun mstesna
insanlara dini tecrbe "an"larnda tesir ettiine inanr. Seilmi ahsiyetler de dini
tecrbede elde ettiklerini, kendi kltr havzalarndaki "cari olan kavramlar"la ifade
etmeye alrlar. Hick' e gre sz konusu youn tecrbe sonunda her peygamber,

37

156

Bu entelektel unsurlann yannda Hick'i dini o,ulculuk hipotezine gtren birok pratik elementler de sz
konusudur. Bunlann banda, New jersey'deki Prespeteryan Kilisesi'nin Hick'in, isa'nn bakire anneden
doduunu inkar ettiini sz konusu ederek din adaml grevinden alnmas hadisesi gelir. Bu ve buna
benzer birok hadise Hick'i Kilise'den ve dolaysyla resnlHistiyanlktan gittike sogutreaya balar. Bu
hadiseler iin b k. John Hick, Problems of Religious Pluralism, Macmillan, London 1985. Hick'i oulcu
luk fikrini savunmaya gtren bir dier hadise ise, onun Binningham da ok farkl din mensuplanyla samimi ilikiler kurmasdr. O bazan bir mescitte mslmanlarla, bazan da hindu,yahudi ve sihlerle birlikte
onlann ibadethanelerinde toplant halinde grlyordu. Buna iaretle, "Bir filozof olarak yeni fikirler deil,
bu yeni tecrbelerin kendisini dini oulculuk meselesine ektiini" sylemitir. Detayl bilgi iin bk. John
Hick, Disputed Questions in Theology and the Philosophy of Religion, Yale University Press, New
Haven 1993.

Bot1 Perspektifinde Dini oulculuk Meselesi

Allah, Semavi Baba, Adonay, Nirvana, iva ve Vinu gibi kendi kltrlerinde esasen
var olan kavramlarla "lahi Realite"yi isimlendirmilerdir. Hick bunu "the Real an
sich", yani "Hak Bizatihi" terimiyle ifade eder.
Hick, Hak Bizatihi "the Real an sich" ile dinlerin farkl Tann kavramlan arasnda
ki ilikiyi, Kant'n numen-fenomen aynmn kullanarak aklamaya alr. Ona gre
Hak Bizatihi (the Real an sich) numen alandr ve yani bizim tecrbemizin dndadr.
Dolaysyla, Hak Bizatihi hakknda hibir msbet ve menfi niteleme yaplamayaca
n iddia eder. Mesela O'na ahs veya gayri-ahs, aktifveya pasif, bir veya ok, iyi
veya kt, adil veya zalim, alim veya cahil, murid veya aciz diyemeyiz. O'nun hakknda diyeceimiz tek ey, O fenomenalTann kavramlannn numenal zeminidir.
Hick, Hak Bizatihi'nin (the Real an sich) birincisi Yahudilik, Hristiyanlk ve s
lamiyet gibi semitik dinlerde ortaya kan mahhas (the Personae of the Real), dieri ise Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde zuhur eden mahhas olmayan (the Impersonae of the Real) iki ayn tezahr olduunu syler. Btn bunlar, Hick'e gre,
"Mutlak" ve "Akn" n um enal varln fenomenal yansmalan olduu iin bu "dinlerin her biri dorudur ve bunlardan birine inanan kurtulua erecektir."
Burada Hick'e yneltilmesi gereken soru udur: Bu byk geleneklerin Hak Bizatihi'nin tezahrleri olduu nasl bilinecektir? Hick'e gre dinlerin ilahiliinigste
ren baz kriterleri u ekilde sralayabiliriz: 1. Dinlerde derin bir mistik yaamn
(saintliness) var olmas. Bir baka ifadeyle eer birdinin gerek azizleri ve mistikleri
var ise, bu durum o dinin hak olduunun en nemli delilidir. 2. Hak dinler, ballann
ben-merkezli (self-centredness) bir hayat biiminden, hak-merkezli (reality-centredness) hayat anlayna ulatnrlar. 3. Hak dinler ortak ve evrensel ahlaki prensipiere
kaynaklk etmekle kalmaz, ayn zamanda onlann, uygulanaca bir m ekanizmay da
tesis eder. 4. Tarihi srecin bizzat kendisi hak olanlan, olmayanlardan ayran nemli
bir testtir. 38
Hick'in dini oulculuk hipotezini ksaca ifade ettikten sonra, geleneksel ekoln
Bundan sonra da hem Hick ve Cantwell Smith
hem de geleneksel ekoln oulculuk anlay deerlendirilecektir.
oulculuk anlay ortaya konulmaldr.

Geleneksel ekoln oulculuk anlay: Rene Guenon, FrithjofSchuon, Titus


Burckhardt, Huston Smith ve Seyyid Hseyin Nasr gibi dnrlerin temsil ettikleri
perennial felsefenin din anlaynn da oulcu paradigma iinde deerlendirilmesi
gerekir. Bu sz konusu ekole gre hakikat tektir; deimez ve sreklidir (perenniai).
Zira Mutlak tektir ve deimez. O halde neden birbirinden farkl dinler ayn Mutlak
Hakikat' ifade ettiklerini iddia ediyorlar? Bu somya sz konusu ekoln mensuplan
yle cevap verirler: Mutlak Hakikat deimez ve fakat O kendini farkl zamanlarda

38

John Hi ek dini oulculuk hipotezini en geni biimde An Interpretation of Religion: Human Response
to the Transcendent (Macmillan, London 1989) isimli magnum opus'da ele almtr. Konuyla ilgili dier
nemli eserleri unlardr: Gad and the Un i verse of Faith, Macmillan, London 1973; Problems of Religious Pluralism, Macmillan, London 1985; Gad Has Many Names, Macmillan, London 1980; Disputed
Questions in Theology and the Philosophy of Religion, Yale University Press, New Haven 1993.

157

islm

Aratrmalar Dergs

ve farkl kltrel kontekslerde, farkl formlarla ifade eder. Baka bir ifadeyle, dinler
hi deimeyen ve dolaysyla bir olan hakikatin, farkl kltrel evrelerde, farkl
ekilde ifadesidir. Yine bu ekoln iddiasna gre Mutlak, mutlak olmayan dnyaya
formsuz yani Mutlak olduu halde ulaamaz. Bizle iliki kurabilmek iin, mutlaka
bir forma, yani bir ifade biimine, bir slba ve bir doktrine brnmesi gerekir. Formda, teklik ve yeganelik mmkn deildir; form dediiniz zaman okluun da kabul
edilmesi gerekir. 39 Zira, dinlerin okluu ve ayn zamanda farkll, geleneksel ekole
gre, Mutlak'n insanla ilikisinin dourduu kanlmaz bir sonu olarak grlr.
Yine bu ekole gre dinler, zde birlie ularlar; zira Tanr birdir, tanm ve vasflar
gerei kendiyle elimez; doruyu yanl, iyiyi kt olarak nitelem ez. Hakikat tek
ve ezelidir. Bu ifadelerden hareketle geleneksel e kol dinleri sadece birer form olarak
kabul ettiini de iddia edemez. Zira geleneksel ekol formlarn tesinde bir ilahi zn
varlndan da sz etmektedir. Dinler ayn "Mutlak Hakikat" ifade ettikleri iin, formda
ayrlsalar da, zde birleirler. Dolaysyla geleneksel ekol, dinlerin birliinin zahirde
(exoteric) deil, batnda (esoteric) aranmas gerektiini ve bu derin hakikati sadece
manevi alanda kemale ulaabilen sekinlerin anlayabileceini iddia eder. Bu ekol,
btn ilahi dinleri bir btn olarak doru kabul eder. Nasr bu hususu u ekilde tasvir
etmektedir:
Dorusu, bu gnk insanln manevi ve din! hayatnn gerekten nemli ve
yeni bir boyutu var ise, o da dier kutsal form ve anlam dnyalannn, arkeolajik veya tarih! gerekler deil, aksine yaayan dini realiteler olarak var
olmalardr. Fakat insan bir gne sistemi iinde yaamak ve onun kanunIarna uymak zorundadr. Bununla birlikte dier gne sistemlerinin ritim ve
harmonisini farketmekle de, var olduunu bilir ve her birinin, farkl gezegen
sistemlerinin byleyici gzelliklerini mahede edebilir. Fakat bir gezegen
sistemi iinde yaayan iin, o tek ve yegane gezegen sistemidir. insan elbette
kendi gezegen sisteminin Gne'iyle aydnlanacaktr ve buna ramen manevi yetkinliinin gcyle ve "orada olmadan" ve sezgisiyle bilir ki her gne
sisteminin bir gnei vardr. Bu hem o gne sisteminin gnei ve hem de
btn gne sistemlerinin Gnei'dir. Her sabah afaklaykselen ve dnyamz aydnlatan Gne neden yegane Gne olmasn? 40

Nasr bu analojiyle dinlerin okluu meselesine aklk getirmek istemektedir. Nasl ki


insan bir gne sitemi iinde yaamak ve onun kanuniarna uymak zorundadr, tpk
bunun gibi insan bir dini dnyada yaamak ve onun kanuniarna uymak mecburiyetindedir. Bu dini dnyada yaarken, dier diniere ihtiyac olmaz; kendi peygamberiyle
aydnlanr ve bu dini dnyada kald, yani kendi gneiyle aydnland mddete
dier gne sistemlerinin gnelerini birer yldz gibi grr. Geleneksel ekol Yahudilik, Hristiyanlk, Hinduizm ve Budizm gibi bykilahi dinlerin mevcut formlannda
Hi bir formun yegane olamayacan yle bir misane izah etmek mmkndr. Birfikrininsan zihnindeki
haliyle, ifade edilmi hali ayn deildir. Bir ekilde ifade edilmek, baka tarzlarda ifade edilebilmenin mmkn olduunu gsterir. Bu fikrinifade biimini, ifade edildii ortam tayin eder. Ayn fikir, z deitirilmeden
farkl ortamlarda farkl ekillerde ifade edilebilir. Dolaysyla bir ifadenin (form) olmas, dierifadelerin
olacann da delilidir.
40 Seyyid Hseyin Nasr, Knowledge and the Sacred, Sta te University of New York Press, Albany 1989, s.

39

292.

158

Bat

Perspektifinde Dini oulculuk Meseles

bozulma ve rmeyi kabul etmedii iin, onlar bir btn olarak doru ve sahih
kabul eder. 41 Dinlerin ayn Hakikat' farkl formlarda ve farkl slplarda ifade etmeleri geleneksel ekol iin bir problem deildir. Bu adan bakldnda, Yahudilik ile
Budizm arasnda elikiden daha ok, farkllk olduu iin, bu iki dinin ayn anda
varln izah etmede glk ekmeyebilir. Asl problem dinler ayn hakikat hakknda
farkl eyler syledii zaman ortaya kmaktadr. Mesela Hz. isa'nn vasflar ve son
durumu hakknda slam ile Hristiyanln birbiriyle elien doktrinlerini izah etmede
zorlanmaktadr. Mamafh bu ekole mensup en nemli ahsiyetlerden biri olan Nasr,
Hz. isa hakknda her iki dinin versiyonunun da doruluunu ve fakat bunu modern
epistemolojinin snrlar iinde izah etmenin zor olduunu iddia etmektedir. 42
Geleneksel ekol, "izafi mutlak" (relatively absolute) ve semavi z (celestial archetype) kavramanna yeni fonksiyonlar ykleyerek, dinlerin okluu meselesine
makul bir dini izah getirmeye alr. Schuon'un dini literatre kazandrd "izafi
mutlak" kavramn Nasr, dini oulculuk meselesini izah iin kullanr. Nasr'a gre
sadece Mutlak (Tann) mutlaktr ve bu, insanla vahiy yoluyla iliki kurduunda, her
toplumsal evrede farkl kutsal form ve anlamlar dnyas yaratr. Mesela, islami dnyada Kur' an ve hristiyan dnyada Logos (Tan n kelam) olarak Mesih, bizatihi Mutlak olmadan mutlaklk ifade eder ve dolaysyla da Tanr'ya nisbetle izafi mutlaktr.
Buradan hareketle Nasr, eer bir hristiyan, Tanr'y teslis veya Mesih'i Logosolarak
grr ve doru olarak inarursa, bunu dini noktay nazardan anlamann mmkn olduunu syler. Metafizik adan bakldnda, bunlar izafi mutlaktr ve sadece Tanr'
nn sonsuz zat ve birlii btn izafliin stndedir. 43
Geleneksel ekoln ileri gelen statlar gibi Nasr da tasavvuftaki bn Arabi ekolnn tesiri altndadr. O, dini oulculuk meselesini tasavvufibak asyla, bn Arabi
ve Mevlana Celaleddin Rumi'den de ilhamla gelitirdii kavramlarla izah etmeye alr. Mesela Nasr'n dinlerin gayr- tarihi, semavi bir zleri (celestial archetype) ve
nveleri olduunu ve bu nvelerin ilahi Hakikat'n bir cihetini temsil ettiini sylemesi onu klasik tasavvufsl1buna yaknlatnr. Nasr'a gre dinlerin tarihi varlklar,
bu semavi nvelerinin tezahr ve somutlamasdr. Bir baka ifadeyle, dinler nvesi semavatta olan bir aa gibidir; dnyadaki alm ve byme veya yok olma hep o
semadaki nvenin iindeki dizayna gre olmaktadr. u halde bu fikre gre, dinlerin
sadece okluu deil ayn zamanda en ince ayrntlarna kadar farkll da ilahi irade
41

Geleneksel ekoln nde gelen temsilcilerinden FrithjofSchuon'un The Transcendent Uni1y o[ Re ligian
(The Theosophical Publishing House, London 1993) i~imli eserinde dinlerin akn birlii tezini savunurken
ileri srd prensiplerden ve ortaya koyduu tartmadan Budizm, Hinduizm, Yahudilik, Hristiyanlk ve
islam gibi byi.ik dinlerin mevcut doktrinlerini olduu gibi kabul ettii anlalmaktadr. Schuon'un Hristi
yanhkla alakah mtalaalan ve zellikle tes !is ve Hz. isa ile alakah hristiyan doktrinlerini ortaya koyarken
taknd tavr. bizi Schuon 'un Hristiyanhkta bozulmay kabul etmedii kanaatma ulatrmaktadr. Dier
taraftan da Schuon her dinin, peygamberi, gelime, gerileme ve rmeden ibaret drt dnemden mteekkil
bir tarihi olduunu da kabul etmektedir ( Christianity/lslam, Essays on Esateric Ecumenicism, World
Wisdom Books, Indiana 1981, s. 12). yle anlalmaktadr ki Schuon'un bu tezi kaybolan eski din ve
gelenekiere amildir ve u anda yaayan byk gelenekleri ksmen de olsa bundan hari tutmaktadr.
42 Bu iddiann daha ak ifadesi iin b k. Adnan Aslan "Dinler ve Mutlak Hakikat Kavram: John Hick ve
Seyyid Hseyin Nasr'la Bir Mlakat", islamAratrmalar Dergisi, I (1997). s. 184.
43 Nasr. Knowledge. 294.

159

lslm

Aratrmalar

Dergisi

tarafndan istenmitir. Bize den, bunun farknda olarak kendi dini dnyamzn kanunlanna gre yaamaktr. 44

Wilfred Cantwell Smith dini oulculuk problemine, Hick'in yapt gibi sistemli
bir hipotez veya tez erevesinde zm retmekten daha ok, bir dinler tarihisi
olarak kendine has tarih anlaynda izah getirmeye almtr. O, bir din felsefecisi olmaktan ok, bir tarihidir. Bu sebeple onun dinin tarihselliini vurgulamas
anlayla karlanabilir. Fakat dinleri btnyle tarihin rettii btnlkler olarak
telakki etmesi, btn dinlerin zenle altn izdii Mutlak ve onun tarihi etkinlii
anlayna ay kn dmektedir. Cantwell Smith, daha ok Hegel'in etkisiyle olsa gerek, adeta tarihi Mutlak'la zletirmi ve her eyin varln tarihe maletmitir. Halbuki slam, Hristiyanlk, Yahudilik, Budizm ve Hinduizm gibi dinler, tarihi Mutlak'n
bir faaliyet alan olarak tanmaktadr. Bu noktada Cantwell Smith'in tezi dinlerin en
temel fikriyle elimektedir.
Cantwell Smith, Batl entelektellerden religion (din) kavramn, gerek dini
ve inanlan tanmaya engel olduu iin terketmelerini istiyordu. Fakat kendisi, dinlerdeki akn kavranun tarihin snrlan iine hapsederek bu kavramn ierii
ni boaltm, dolaysyla mutlak ve akn olduuna inanlan prensipierin fonksiyonlarn yok etmitir. Baka bir ifadeyle, Cantwell Smith'in ok deer verdii dini ve
ahlaki yaay salayan Thnn'nn, kendinden baka her eyin akn olduu inancn, Smith'in tarih anlayyla badatrmak olduka zordur. Dindar insaniann youn
dini yaaylarnn yegane sebebi Akn bir varla inanmalandr. Eer dindar kimselerdineve Thnn'ya Cantwell Smith'in tarih anlay nda inansalard, o zaman bu
dindarlklarn devam ettinneleri mmkn olmazd. Bu da dinin anlam ve fonksiyonunu kaybetmesi demektir.
yaay

Cantwell Smith, diniere her an yeni eyler eklenen ve karlan; onlar byyen,
ve yenilenen tarihi bir sre olarak ele almakta ve bunu byyen gelenek
(cumulative tradition) kavramyla izah etmeye almaktadr. Onun bu kavram Hinduizm in tarihinden ilham alarak gelitirdii anlalmaktadr. islam dininin kayna
olan Kur' an, Snnet ve bunlara dayal kural ve kavramiann oluturulmas, tamamen
Hz. Peygamber zamannda ve ondan sonraki ilk asrda tamamlanmtr. Cantwell
Smith'in syledii gibi, slam tarihi bir srecin eseri olsa idi, Kur'an'n nzul'nn
devam etmesi, Snnetin ve her an yeni dini kurallann ihdasnn srmesi gerekiyordu.
Dorusu, Cantwell Smith'in byyen gelenek (cumulative tradition) kavram namaz, oru, hac gibi ibadetlerin ifa edili biimlerinin yzyllarca hi deimemesi gereini izah edememektedir.
gelien

44 Geleneksel ekoln di..'11 oulculuk haklr..ndaf"J klasik eseri, FrithjofSchuon'un The Transcendent Unity ol
Religion'dr (Theosophical Publishing House, London 993). Geleneksel ekoln dncelerini daha kuvvetli bir sesle ifade eden dnr Seyyid Hseyin Nasr'dr ve onun bu konudaki en nemli eseri Knowledge
and the Sacred'tr. Nasr'n bu meseleyle alakah dier eserleri unlardr: The Need [or Sacred Science
(Curzon, London 993); Islam and Plight of Modem Man (Longman, London 1975); ldeals and Realities ofIslam (Aquarian, London 1994). Ekoln din hususundaki grlerini ifade eden dier nemli bir
eser de Lord Northbournenun Religion in the Modem World (J. M. Dent & Sons Ltd, London 1963)
isimli kitabdr.

160

Bat1 Perspektifinde D1ni oulculuk Meselesi

Cantwell Smith, dini oulculuk problemini "Tanr fikri dahil" dinlerin hakikat
insani bir kurgu kabul ederek zdne inanr. Birdinin doru olmas
onun toplumda var olmas, insanlarn hayatn etkilernesi demektir. Ona gre insanlara bir dnya gr sunabilen, nasl davranacaklann reten ve uzun bir tarihi
srete varln koruyabilmi her din dorudur. iaret edildii gibi, nitelikli bir dini
hayatm temeli, dinlerin hakikat iddialannn kalben ve kesin olarak doruluuna
inanmaya dayanr. Cantwell Smith bir yandan nitelikli dini hayatn ok mhim olduunu ifade etmekte dier yandan buna kaynaklk eden dinlerin hakikat iddiasma o
dinin ballannn inand gibi inanmak istemem ektedir. Dorusu Cantwell Smith bu
dini oulculuk meselesini onlarn hakikat iddialarn mutlak alandan izaf bir alana
tamak suretiyle problem olmaktan kararak zmektedir. Bu durum, sz konusu
problemle karlamaktan kanmaknr. Yaplmas gereken ey, dinlerin hakikat iddialarn doru kabul ederek zm retmektir. John Hick ve geleneksel ekoln teklif
ettii zm de bu tarzdadr.
iddialarn

Hick, dini oulculuk meselesini, dini geleneklerin anlam dnyalan iinde zmenin zor olduunu grmtr. Zira her din kendi gelenei iinde bir bak as gelitir
mekte ve ona gre dier dini yarglamaktadr. Eer gelenein paradigmalanndan hareket edilirse, dinlerin birbirleriyle elien noktalarn uzlatracak bir zemine ulamak
zordur. Dolaysyla gelenee bal dnrlerin ulaacaklan nihai nokta, gelenein
bak asm daha rasyonel bir forma ulatrmak olacaktr. Hick'in hipotezinin gc
burada ortaya kmaktadr. Ona gre kmazdan ancak dinlerin dar snrlarn ap,
onlarn varln felsefi bir zeminde izah etmekle kurtulabiliriz. Bu zemin, Hick'e
gre, Kant'n numen ve fenomen ayrmdr ve buna dayanlarak byk dinler eit
olarak deerlendirilebilir. Hick bu tavnn dini olmad gereine gvenerek, dier dinlerin kendi noktainazanndan rasyonel sisteme dini itirazlar yapamayacana inanr.
Bu zellik, Hick'in dini oulculuk hipotezinin msbet taraf olarak grlmelidir.
Hick'in salam bir felsefi temele oturmu gibi grnen hi po tezinin ciddi zaaflan
Bu zaaflan yle sralamak mmkndr: 1. Dinler aras elikileri amak iin
teklif ettii sistemde dinlerin nerdii tannlar birer fenomenal semboller durumuna
dmektedir. Bu durumda bu sistem iinde bir taraftan Hak Bizatihi'nin (the Real an
sich) varln, dier taraftan da dinlerin kendi Tanr'larnn varln grmekteyiz.
Bu dualizm Hick'in oulculuk hipotezinin tutarlln zedelemektedir. Sz konusu
durumda hakiki bir Tanr' da bulunmas gereken mutlak vasflar Hak Bizatihi 'ye mi
(the Real an sich), yoksa dinlerin tannlanna m ykleyeceiz? Daha ak bir ifadeyle, semitik geleneklerde Tanr'nn bir olduuna, kainat yarattna, eliler gnderdiine, mutlak ilim ve irade sahibi olduuna inanlr. Hick'e gre bu sfatlar Hak Bizatihi'nin mi, yoksa Allah, Adonay veya Semavi Baba'nn m? Eer geekte bu vasflar
insanlarn uydurduklan unsurlar ise o halde dinlerin mitolojilerden fark nedir? 2.
Hick'in dini oulculuk hipotezinde iva, Vinu, Allah, Adonay ve Semavi Baba gibi
dinin tanrlan ikincil konuma dmektedirler, zira asl glerini ve varlklarn Hak
Bizatihi'den almaktadr. Dier taraftan bu sistemde, Hak Bizatihi (the Real an sich)
o kadar soyut bir "varlk" olarak takdim edilmektedir ki, hibir mspet sfatla onu
vardr.

161

lslm

Aratrmalan Dergs

vasflandramyoruz. Dolaysyla

Hick'in dini oulculuk hipotezinde, dinin tanrlar


ibadet edilemez bir konuma dmektedir. Dier bir ifadeyle, bu hipotez dininen temel zelliklerinden biri olanibadetide kaldrm olmaktadr. 3. Hick'i dini oulculuk
hipotezine gtren en nemli sebeplerden biri, dinlerin ahlaki ve manevi yetkinlie
ulatrma zelliinin olmasdr. Hick, kendi Tanr inancn da bununla temellendirir.
Eer dinler bencilliklerden arnm aziz, veli gibi ideal insanlar yetitirmeseydi rasyonel felsefelerden farklar olmazd. Fakat Hick, bu ekilde bir dini oulculuk hipotezi
ortaya atmakla, bindii dal kesmektedir: Bir taraftan inananlar daha fazla dindarla
tevik ederken dier yandan da bu dindarla kaynaklk eden Tanr'nn irade, ilim,
mutlaklk ifade eden vasflarn yok sayan bir sistem teklif etmektedir. Daha ak bir
ifadeyle, eer insanlar Hick'in Hak Bizatihi'sine inanrsa, o zaman Hick'in hayran
olduu dinlerin manevi zellikleri tamamen kaybolur ve artk aziz ve veli yetitire
mez. 4. Dinlerde mevcut olduu iddia edilen elikileri izah etmek veya uzlatrmak
iin model arayan Hick, sonunda bizzat dinlerin kutsal varlklarn tehdit eden bir
sonuca ulamtr. Onun hipoteziyle dinler, Tanr'nn merhameti sebebiyle insanlar
dnya ve ahirette kurtulua ulatrmak iin gnderilmi ilahi inan ve ibadet sistemleri olmaktan kmakta, insann ferdi dini tectbesi sonucunda ortaya kard, iinde doru ve yanllarn bulunduu yan mitolojik inan sistemleri haline gelmektedir.
Bu durumda, dinleri gerekten din yapan ve dorunun kayna olan vahiy inkar edilmektedir.
Geleneksel ekoldeki dini oulculuk anlaynn en ciddi problemi, ilahi kaynakl
byk dinleri ve gelenekleri kendi btnl iinde doktrinleri ve pratikleriyle doru
kabul edip aralarndaki elikileri izah edememesidir. Bundan dolay, bu ekoln dini
oulculuk anlay, Hz. sa'nn son durumuyla alakah slam'n ve Hristiyanln farkl
grlerini ve hatta tevhidle teslisi uzlatrmaya alan elikili teviller yapmak zorunda kalmtr. Geleneklerdeki birbirlerinden farkl ve bazan da elien inan esaslarn doru ve sahih kabul etmek ve bunu din adna savunmak zordur. slam da ok
canl bir cennet-cehennem hayatn ieren net ve belirgin teki dnya hayat ile Hinduizm'deki insann bir nceki hayatndaki "karma"sna (fiil) gre hangi canl veya
cansz, insan veya hayvan formunda yeniden doacan ifade eden "samsara" veya
Budizm'deki nihai bir itminan ve kurtulu olan "nirvana" inanlarnn hangisi doru
kabul edilecektir? Semitik dinlerdeki Tanr inancyla, "tanrsz" Theravada Budizmi
nasl tevil edilecektir? Geleneksel ekoln teklif ettii dini oulculuk erevesinde,
semitik dinler arasndaki elikileri dahi tevil etmek veya uzlatrmak gerekten zordur. Bu noktada, slam ve Hristiyanlk arasndaki elikilerden en bariz olan, Hz.
isa'nn son durumuyla alakaldr. Kur'an ak bir ifadeyle sa'nn armhta ldrlmediine, 45 hristiyanlar ise aksine onun armhta ldrldne ve hatta bunu bizim gnahiannza ketaret olarak yaptna inanmaktadr.

Se~yyid

Hseyin :Nasr bu-

nun her ikisinin de ayn anda doru olabileceini ve fakat modem epistemoloji iinde

45 "Ve Allah elisi Meryem olu isa'y ldrdk" demeleri yznden onlar lanetledik. Halbuki onu ne
ldrdler ne de astlar; fakat ldrdkleri onlara isa gibi gsterildi." en-Nisa 4/ 57.

162

Bat' Perspektifinde Dini oulculuk IV\ese!esi

bunu izah etmenin mmkn olmadn sylemektedir. 4 6 Bu bariz elikiyi grmek


iin yeni epistemolojiler aramaya gerek yoktur. "Bu bir elikidir ve bunlardan birisi
doru, dieri ise yanltr" demek daha tutarl bir davrantr.
Global sosyal deiimler, dinlerin ve dnya grlerinin yorumlanaca kltrel
ve sosyal zeminler oluturmaktadr. Dinlerin okluu meselesi, bu zeminde tekrar ele
alnmaldr. Bu makalede Bat perspektifinde bu meselenin nasl bir teorik dzlemde
ele alnd ve zm iin ne gibi paradigmalann retildii tenkit ve deerlendirmeler
yaplarak ele alnmtr. slam dncesinin bu konudaki teorik zmleri hemen hemen ayn global-sosyal yaplanmaya dayanlarakyaplaca iin, Bat'da retilen zmler dikkate alnmak durumundadr. Bu paradigmalann tenkidi ve geleneksel ekoln oulculuk anlay, meselenin islam dncesi asndan zmne katkda bulunacaktr.

46 b k. Aslan, "Mlakat", 183-184.

163

Potrebbero piacerti anche